Laf taşıyan kişinin gönlü çok yorulur.
Eskiden insanlar “ taş taşı, demir taşı ama laf taşıma “ derler.
Laf taşımak ahlaki yönden düşük ve insanlıktan cahil kişiler tarafından yapılan kötü bir davranıştır.
Laf taşıyanlar toplum barışını ve güvenliğini bozarlar. İnsanların arasını açarak, düşmanlıklar ortaya çıkmasına neden olurlar.
Size laf getiren kişinin sizin lafını da değiştirir ve başkalarına götürür. Bazı insanlar diğer insanlardan laf getiren insanları severler ama kendilerinden başkalarına da laf taşıyacaklarını düşünmezler.
ATALARIMIZ; ESKİ ÇAMLAR BARDAK OLDU DERLER.
Günümüzde örf, adet, gelenek ve görgü kuralları dahil her şey değişti.
Çam ve diğer ağaçlardan yapılan kupalar, tabaklar ve mutfak araçları da kalmadı.
Koronavirüs salgını sonrası tüm dünyada bir yeni hayat düzeni ortaya çıktı. Yaşam biçimi tamamen değişti, bunun yanında insanlar arası ilişkiler şekli ve tercihleri de değişti. İnsanlar toplumsal yaşamdan bireysel yaşama geçti.
Hayatta herşeyin değişmesi olağan ve hayatın sistemidir ama insanlığa dair ana değerlerin bizi geçmişe, atalarımıza bağlayan bağların, köklerin yok edilmesi tehlikelidir. Geçmiş bağını, kökünü kaybeden toplumlar kişiliksiz ve zayıf kalmaya mahkumdur.
CÖMERTLİK
Cömertlik, zenginlikten veya ihtiyacından fazla olanın verilmesi değil, ihtiyacı olmasına rağmen , kendisinden daha çok ihtiyacı olana bir şeyin verilmesi veya yardım edilmesidir.
Cömertlik hassas bir düşünce sonucu oluşan fedakarlıktır. İhtiyaçtan fazla olan mal veya paranın verilmesi “ iyilik “ sayılır ama fedakarlık olmadığı için cömertlik değildir.
Cömertlik sadece para veya eşya gibi maddi varlıklarla değil sempati ve sevgiyle de olabilir. İnsanlar gülücüklerle, bir selamla, bir ziyaret ile de cömertlik yapabilirler.
76 YAŞINDAKİ AGAFYA LYKOVA 'NIN HİKAYESİ
Sibirya'da yıllardır tek başına yaşayan 76 yaşındaki Agafya Lykova 'nın hikayesini biliyormusunuz?
Babası Karp Lykov 4 çocuğu ve eşiyle birlikte Stalin rejiminden kaçarak 1936 yılında Sibirya'nin Tayga denilen ıssız bir bölgesine yerleşmiş. Kapılarının önüne ektikleri çavdar ve patatesleri yiyerek besleniyor, yanlarında getirdiği çıkrık ile parçalanan giysileri yerine yenilerini yapıyorlarmış.
1961 yılında bir felaket olmuş erken gelen donda bütün ektikleri yok olmuş. Aile avlanamadığından bir anda açlıkla karşı karşıya kalmış. Ağaç kabukları, ayakkabıları, bunları yemişler ve anne çocukları yesin diye bir şey yetmediğinden kendisi o yıl açlıktan ölmüş. Sonra bir mucize olmuş, tesadüfen kulübelerinin zemininde tek bir çavdar tanesi bulmuşlar. Bunu farelerden özenle saklayıp çimlendirmeyi başarmışlar ve yeniden besin kaynağı yaratabilmişler. 1978 yılında o bölgede helikopterlerleri için inebilecekleri yer arayan bir jeolog grubu tesadüfen bu aileyi keşfetmiş. Onlarla bağlantı kurmuşlar ve görmüşler ki 1936 dan bu yana aile dış dünyadan habersiz. O zamana kadar hiç bir virüsle karşılaşmayan çocukların bağışıklığı da düşükmüş ki o görüşmeden sonra ailenin 3 çocuğu ölmüş. Sonrasında ara ara aileyle bağlantıyı sürdürmüşler, erzak yardımı yapmışlar. 1988 yılında babanın da ölümüyle Agafya yalnız kalmış ve bir huzurevine yatırılmayı reddetmiş. Onları bulan jeolog grubundan emekli olan biri gelip Agafya'nin 100 mt yakınına kendi kulübesini yapmış ve 16 sene boyunca ona destek olmuş. Sonunda o jeolog da ölünce Agafya yine yalnız kalmış. Bu bir masal değil gerçek bir hayat hikayesi. Bugün Agafya aynı yerde kendisine yapılan yeni kulübesinde birçok kedi ve köpeği ile birlikte yaşamına devam ediyor.
Agafya'nin ilginç hikayesi bir yana, bence gözden kaçmaması gereken en önemli sey tek bir çavdar tanesi ne ki dememek, o tanenin yaşam olduğunun ayrımına varabilmek, tek bir çavdarın yasam kurtaracağı ya da yokluğunun yaşamı sonlandırabileceğini fark etmektir 🌾💖🌾
DEVEDE BOY VAR AMA ONU BİR EŞEK ÇEKER.
Devede boy var ama onu bir eşek çeker. Hayatta boy, gösteriş hiç önemli değildir. Zeka ve yönetim bilgisi önemlidir. Hayatta çok zeki olanların çok başarılı veya çok mutlu olacağına inanılır. Çok zeki olanlar her zaman çok başarılı ve mutlu olamazlar.
Hayat tesadüfler üzerine kurulu bir döngüdür, fırsatları görmek için çok zeki olmaya gerek yoktur. Zeki insanlar her işin önünü ve sonunu düşündüklerinden cesur hareket edemezler. Cahil insanlar halkın “ cahil cesareti “ dedikleri güçle cesur davranırlar, risk ve tehlikeleri düşünmezler çoğu zaman hayatta başarılı olurlar. Bu gibi insanlara “ kara göz” denilir, kara göz davranan insanlar hayatta başarılı ve mal, servet sahibi olabilirler. Toplumda “ eşek” aşağılanır ve ve eşek kelimesi hakaret olarak kullanılır ama 40 develi bir kervanı 1 eşek çeker.
Köylülerin vazgeçilmez üyesi ve çocukların arkadaşı eşeklere ihtiyaç kalmadığından günümüzde eşeklerin sayısı çok azalmıştır. Artık çocuklar eşekleri “çizgi filmlerde” göreceklerdir.
ESKİLER
İnsanın en büyük düşmanı kendi kafasındaki korku düşünceleridir. Eskiler “ insanın kendi kendine yaptığını tüm cümle alem toplansa yapamaz” derler.
İnsanlar dış düşmanlara karşı çeşitli yöntemlerle savaşarak onları tesirsiz hale getirebilir ama içindeki korkuları yenmesi kolay değildir. İnsanın korkularını yenebilmesi için önce kendini tanıması ve korkularıyla, tüm yönleriyle kendi ile tanışması gerekir. Çoğu insan kendisiyle yüzleşmez, gerçek yüzünü görmek ve bilmek istemez. Kusur veya hatalarının ortaya çıkmasından korkar, bu nedenle iradesi güçlü olmayan kişiler kendi hatalarıyla veya korkuları ile kolay kolay yüzleşemez.
YAŞADIĞIMIZ YERLERİ TANIYALIM.
Antalya AKDENİZ KENT PARKI.
Trafikte araç sürerken veya toplu ulaşım araçlarıyla giderken sadece yolları ve yol üzerindeki kötü görüntüleri ve olayları görüyoruz.
Yaşadığımız yerlerin gizli yapay veya doğal güzelliklerini görmek içim yaya olarak yürümek, güzellikleri yaşamak ve doğanın içinde olmanın mutluluğunu hissetmek gerekiyor.
Ben de bu gün havanın birkaç gündür yağışlı olmasını fırsat bularak Antalya 5 M Migros AVM’nin güneyinde içinde ülkenin sayılı Akvaryumunun da bulunduğu Akdeniz Kent Parkını gezmeyi başardım. Orada gördüğüm güzelliklerinin bir kısmını sizlerle paylaşıyorum.