Bir toplumda yaşayan insanlar yetenekleri, aldıkları eğitim ve becerileri doğrultusunda yaptıkları işlerle ülkesine ve milletine faydalı olabilir. Bunun için toplumun nüfus sayısına göre, gerekli meslek dallarının belirlenmesi ve kişilerin de yetenekleri doğrultusunda aldığı eğitime göre iş dallarında çalışması gerekir.

   Bizim ülkemizde ise; çocuklar yeteneklerine göre değil, ailelerin istekleri doğrultusunda, onların istedikleri okullarda eğitim almak için yönlendirilirler. Oysa anasınıfından itibaren çocukların yeteneklerinin belirlenmesi, alacakları temel eğitim ve öğretimden sonra tespit edilen bu yeteneklerine göre üst öğrenime yönlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bu şekilde alanında uzmanlaşması sağlanabilir. İşte o zaman çocuklarımız sınav çocuğu olmaktan kurtulur, çocuklar çocukluklarını yaşayarak yetişkin bir birey olma yolunda ilerlerler. Kendilerine güveni olan, yetenekleri doğrultusunda uzmanlaşmış olduğu alandaki işlerde çalışan, mutlu, geleceğe güvenle bakan ve emin adımlarla geleceğe yürüyen mutlu insanlar olurlar. Tıpkı Kuzey Avrupa ülkelerindeki gibi.  Ailelerde eğitim ve iş kaygısından kurtulur ve mutlu bir toplum olmanın temelleri atılmış olur.

Bu şekilde eğitilip yetiştirilmediğimiz sürece; aileler, bin bir hayal ve umutla yetiştirdikleri çocuklarını okutmak ve iş sahibi yapmak için varını yoğunu harcamaya devam edecek, toplumda da üniversite mezunu işsizler ordusu her geçen gün artarak devam edecektir. Bunun sonucu toplum her geçen gün liyakatten uzaklaşacak ve dejenere olmaya başlayacaktır.

   Liyakat ise yöneticilerin veya yönetenlerin kendi amaçlarına ulaşmak için kullandıkları argüman olmaktan İleri gitmeyecektir. Ama aynı yöneticiler veya kendini yönetici ilan edenler; aile fertlerini, yandaşlarını istihdam etmeye, yönetici yapmaya devam edeceklerdir. Açıkçası; kendileri yapınca mübah, başkaları yapınca günah olacaktır.

   Mehmet ZORLU