Tarihte toplumlar savaş, ölet, kıtlık, doğal afetler veya büyük ekonomik krizler yaşamışlardır.

Bu sıkıntılı dönemler birkaç sene sonra iyi yöneticiler ve halkın çabasıyla giderilmiş ve normal hayata geçilmiştir.

   Günümüzde koronavirüs salgınından sonra yaşadığımız ağır ekonomik kriz ve hayat pahalılığı da bilimsel ve mantıklı önlemler, halkın anlayış, sabır ve güveniyle birkaç sene içerisinde geçecektir.

Ekonomik krizler, tasarruf, idare ve katlanma ile her zaman çözülebilir. Asıl büyük sorun toplumdaki “ çürüme” yani sosyal çöküntüdür. Böyle bir dönemde kimin haklı, kimin haksız veya kimin doğru, kimin yalancı olduğunu anlamak ve bilmek neredeyse imkansızdır. Bu yüzden insanların devlet kurumlarına, siyaset ve ticaret, hatta spor ile ilgili kurumlara bile“ güveni” azalmıştır. Asıl büyük sıkıntı liyakat sahibi, dürüst ve çalışkan insanların çok azalmasıdır. Ekonomik kayıplar, para veya mal, servet her zaman yeniden kazanılabilir ama kaybolan insanlık değerleri ve güven/ itimat geri kazanılamaz.

Güven “ ruh gibidir, ruh nasıl çıktıktan sonra bedene tekrar girmezse, güven de kaybolduğu yere bir daha gelmez. İnsanlar için güven, onur ve saygınlık çok önemlidir. Saygınlığı olmayan zenginliğin, makamın veya bilginin hiç bir önemi ve değeri yoktur.

   Eskiden Osmanlı döneminde şehirlerde belediye başkanlarına” Şehriemini- kısaca Şehremini” yani şehrin emanet edildiği, güvenilen kişisi “derlerdi. Bu gün etrafınızda canınızı, malınızı, ailenizi veya geleceğinizi gözü kapalı emanet edeceğiniz “ kaç emin kişi “ var acaba?

Bence gelecekte asıl büyük sorunumuz “ güven” sorunudur. Takipcilerim.

   KENDİNİZE VE İNSANLIĞA BİR İYİLİK YAPIN

   Değerli Dostlar, Bu yazıyı iyi okuyun. Ama bu övgü yazısına aldanmayın. Dünyadaki her yahudi kuruluşu aynı zamanda da doğal bir İsrail vergi mükellefidir. Bu kuruluşlar her sene İsrail devletine yüklü miktarda vergi öderler.

   Yani her içtiğiniz sigaradan İsrail hükümetine otomotik olarak vergi ödüyorsunuz. Ve o vergiler Gazzedeki çocuklara silah olarak, ölüm olarak dönüyor. Hani bilerek veya bilmeyerek şunu bunu boykot ediyorsunuz ya işte bunları boşverin ve gelin şu sigarayı bırakın. En etkili boykot sigarayı bırakma eylemdir. Üstelik kimseyi boykot falan etmiyorsunuz. Sadece sigarayı bırakıyorsunuz. Peki sigarayı bırakarak ne mi yapıyorsunuz?

   1-) Sigara en büyük illettir. O illetten kurtuluyorsunuz. Sigaranın yani tütünün içerisinde bulunan ve kanser başta olmak üzere onlarca ölümcül yada kronik hastalığa sebep olan yüzlerce etkin madde var. Bu maddeler merkezi sinir sistemini uyararak insanları bağımlı hale getiriyor. Aynı zamanda bu maddeler sinsi bir şekilde insanı yavaş yavaş öldürüyor.

   2-) Sigara aynı zamanda uyuşturucuya ve alkole başlamanın ilk evresi, ilk adımıdır. Alkol ve uyuşturucu bağımlılarının işe ilk olarak sigara ile başladıkları toplumsal bir realitedir. Her alkol ve uyuşturcu müptelası aynı zamanda da bir nikotin bağımlısıdır. Dolayısıyla sigarayı bırakarak siz aynı zamanda da uyuşturucuya ve alkolizme giden yolun da önünü tıkıyorsunuz.

   3-) Çağımızın en tehlikeli hastalığı olan bağımlılık bir toplumu içten içe çürütür. Uyuşturucu madde yada ileri derecede alkol bağımlıları aynı zamanda birer hedonizm hastasıdırlar. Belirli bir aşamayı geçenler için tek amaç maddeye ulaşmaktır. Artık onlar açısından maddeye ulaşmak için yapılan her türlü eylem mübahtır. Bu eylemlerin başında fuhuş, gasp, şantaj, katliam ve torbacılık denilen uyuşturcu madde satıcılığı gelir. Ve uyuşturucu müptelasının en son durağı daha genç yaşta yaşayacağı dehşetli bir ölüm sahnesidir.

Bugün Türkiye maalesef bir uyuşturucu cenneti haline gelmiş vaziyettedir ve uyuşturucu kullanma yaşı onbire kadar inmiştir.

   4-) Görüldüğü üzere sigara sektörü ile uyuşturucu sektörü el ele, kolkola paşa paşa yürümektedir.

   5-)  Sigara sektörü bugün tekel halinde ve birkaç firmanın elinde bulunmaktadır. Dolayısıyla rekabete açık bir piyasa değildir. Müthiş karlı bir sektördür. Fiyatları kendileri dikte ederler.

   6-) Bugün Türkiyede sigara kullanım oranı %29 dur. 90 milyonluk nüfusu ile Türkiye sigara kullanımında dünyada onuncudur. Yaklaşık 20 milyon sigara kullanıcısı vardır. Günlük kişi başı sigara tüketimi ortalamada 17 adettir ki bu Avrupa ortalamasının hayli üzerindedir. Pasif içicilerle bu sayı rahatlıkla 50 milyona tekabül etmektedir.

   7-) Türkiyede sigaraya bağımlı hastalıklara bağlı olarak gerçekleşen günlük ölüm sayısı 223 kişidir.

7. Sağlık Bakanlığı verilerine göre tütün mamüllerinin sadece ekonomik toplumsal maliyeti yıllık 120 milyar liradır. Üstelik ilaç bakımından Türkiye dışa bağımlıdır. Ayrıca sigara üretiminde de yerli tütün kullanımı yüzde otuzlar civarındadır. Tütün ekim alanları yarı yarıya azalmıştır. Dolayısıyla bu paraların çoğu yurt dışına gitmektedir.

   8-) Tütün mamüllerine uygulanan yüksek vergi tarifeleri yüzünden sigara kaçakçılığı ve kayıt dışı üretim artmıştır. Bu yüzden bu sektörde çok büyük miktarda vergi kaybı ve kaçağı söz konusudur.

9. Dolayısıyla siz sigara içerek hem sağlığınızdan oluyorsunuz, hem de çoluğunuzun çocuğunuzun rızkını bu sektörün kasasına aktarıyorsunuz. Ayrıca gelecek nesillere kötü örnek oluyorsunuz.

O yüzden en etkin boykot yöntemlerinden birisi de sigarayı bırakmaktır.

Nolur kendinize, çocuklarınıza, ülkenize ve tüm insanlığa bir iyilik yapın ve lütfen şu sigara alkolü bırakın. Siz siz olun bu yazıdaki süslü, övgü dolu bu anlatıma inanmayın. Sigara insanlığın en büyük düşmanıdır. Bu illet maddeyi üretenler de dahil. Hastahane cilasına kanmayın. Buram buram reklam kokuyor.

   Lütfen bu yazıları kendi sayfalarınızda da paylaşınız. Umulur ki bir kaç kişinin sigarayı bırakmasına vesile olur.

ADEM ULUÇAY

   HAYAT NEREYE DOĞRU GİDİYOR

   Kimse hayatın gidişatını tam olarak anlamıyor. Hayat nereye doğru gidiyor? Bunu tahmin etmek çok zor.

   Eskiden gidişata göre 20-30 sene sonrayı hayal ve tahmin edebilirdik. Bu gün ertesi günün ne getireceğini, yarınlarda hayatımızın daha iyi ve güzel olup olmayacağını hiç bilemiyoruz.

Hayat yarınlarda hepimize sağlık ve güzellikler getirsin.

   HALİKARNAS BALIKÇISI CEVAT ŞAKİR KABAAĞAÇLI’NIN AİLESİ

    Kabaağaçlızade Mehmed Şakir Paşa (d. 1855 - ö. 1914) Osmanlı tarihçisi ve devlet adamı.

1891-1895 yılları arasında Sadrazamlık görevi yapan Ahmed Cevad Paşa'nın kardeşi, Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan roman ve hikâye yazarı Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın babasıdır.

Mehmet Şakir Paşa

Babası Mustafa Asım Bey idi. Babası ve annesi 1861 yılında ölünce kimsesiz kaldı. Kardeşi Ahmed Cevad ile birlikte askeri okula verildi.[1] Çeşitli ülkelerde diplomatik görevlerde bulundu. 1890 yılında Girit valisiydi. Bu görevi sırasında Cevat Şakir doğdu. 1895 yılında ağabeyinin sadrazamlık görevinden alınmasını protesto etmek için devlet görevinden istifa etti.

1914 yılında oğlu Cevat Şakir'in tabancasından çıkan bir kurşunla öldü. Oğlu 14 yıl hapis cezasına çarptırıldı.[2] 7 yıl sonra serbest bırakıldı.

(Vikipedi’den Alıntı)