Hayat terslikler ve aksilikler üzerine kuruludur. Bütün iyilikler bir arada bulunmaz. Eski insanlar, “ üç iyilik bir arada bulunmaz “ derler.

   Akıl vardır, imkan, ortam yoktur. İmkan zenginlik vardır akıl yoktur. Sağlık vardır beylik yoktur, beylik vardır sağlık ve huzur yoktur. Güzellik vardır akıl yoktur. Hayatta her şeyin fazlası kişiye zarar verir, her şeyin kararında olması gerekir. İnsanlar hayatın dengesini ve ölçüsünü kaçırırlarsa hayat onlara büyük bir tokat atar. İnsanlar bunun nedenini düşünmez “ bu neden benim başına geldi “ diye ağlar. Hayat trafik kurallarına bağlıdır, inişi ve yokuşu aynı hızla gitmek zorundasın. Yükseklere örneğin şöhret ve zenginliğe hızla tırmananlar oradan hızla düşerler. Yükselirken kimseyi görmeyenler, selam vermeyenler düşünce “ yandım anam “ şarkıları söylerler. Bir varlığı başından görmeyen aile çocuklarına atalarımız “ sonradan görme” derler. Sonradan görmeler göstermelik ve yapmacık tavırlarıyla toplumların dengesini bozarlar.

   Hayatta güzel insanlar azaldıysa da kendimizi koruyarak, kumda iğne arar gibi iyi insanları arayıp bulmak zorundayız.

Herkese mutlu haftalar diliyorum

   İNSANLIK HALLERİ

   Çocuklar çabuk büyümek isterler, hep annelerinin, babalarının papuçlarını giyerler. Büyüdüklerinde ise anlamadıkları çocukluklarını özlerler. İnsanlar büyüyünce para kazanmak için sağlıklarını harcarlar, sonra sağlıklarını kazanmak için yemedikleri paralarını harcarlar.

   İnsanlar yarını düşünmekten bu gün ki hayatını hiç yaşamaz. Hedefe ulaştığında yaşayacak sağlık ve zaman bulamaz. Kısır döngü hep böyle devam eder gider. Atalarının yokluk ve kıtlık yaşadığı çocuklar çok varlıklı olsalar da genlerinde bulunan “ kaybetme korkusu” nedeniyle paralarını ve mallarını hiç harcayamazlar. Bunların çoğu hiç zenginliği yaşamadan öteki aleme giderler. Böyle ataların çocukları veya torunları çok şanslıdır. 1900’lü yılların savaş, göç, yokluk ve kıtlık yaşayan nesillerin ve onların çocuklarının kaybetme korkusu nedeniyle hiç yaşamadıklarını varlıklı oldukları halde “ fakir hatta dilenci gibi” yaşadıklarını hep çevremizde görürüz. Bunlar toplayıcı ve biriktirici atalardır, sonra gelen torunlar “ yiyici” olarak o biriktirici ataların biriktirip harcamadıkları serveti çok kolayca harcayacaklardır. Torunlar o servetin nasıl toplanıp biriktirildiğini dedelerin, ninelerin nasıl çalıştıklarını, nelere katlandıklarını, ne zorluklar yaşadıklarını ve ne acılar çektiklerini bilmediklerinden o serveti har vurup harman savururlar.

Atalarımız; yemeyenin bir yiyicisi bulunur “ derler. Çevremize baktığımızda böyle yüzlerce aile görürüz. Ülkemizde savaş, göç ve kıtlığı yaşayan ve ailesinden duyan nesiller artık yaşlanmıştır. Onların kaybetme korkusu ile biriktirdikleri servetler 3. kuşağa geçmiş veya geçecektir. Yani atalardan gelen servetlerin satılması, parasının harcanması, mülkiyetlerin el değiştirilmesi zamanı gelmiştir.

Eski senelerde Antalya bölgesinde satılık arazileri satın alan Mahmut Ağa isimli bir adam varmış. Çok zengin ve paralı olduğundan ihtiyacından dolayı mal satmak isteyenler Mahmut Ağa’nın kapısını çalarlarmış;

- Ağam ihtiyaçtan dolayı satılık, arazim veya bahçem var, almak ister misin?.

Mahmut Ağa, sorarmış;

-Anandan, babandan ( anayından, babayından) kaldıysa alırım, kendi malın ise bana yaramaz” dermiş. Çünkü atalardan miras kalan mallar çok kolay satılır.

   MEDENİYET

   Sümerlerin Gizli Gizemi Zamana Meydan Okuyan Bir Medeniyet.

  6.000 yıldan fazla bir süre önce, geride şaşırtıcı bilgilerin izlerini bırakan eski bir uygarlık vardı Sümerler. Bu eski kültür, güneş sisteminin kendi zamanlarına dair anlayışımıza meydan okuyan ayrıntılı haritalarını yarattı. Sümerler kil tabletlerde Güneş'i, etrafında dönen gezegenlerle çevrili güneş sisteminin çekirdeği olarak temsil ediyorlardı. Şaşırtıcı olan şey insanlığın teleskoplara veya ileri teknolojiye sahip olmasından yüzyıllar önce bu gök cisimlerinin yörüngelerini ve konumlarını resmetme konusundaki hassasiyettir. Dahası, eserleri esrarengiz figürleri gösteriyor Sümerlerin tanrı olarak saygı duyduğu dev varlıklar. Daha da ilginci bu çizimlerin bazılarında insan DNA dizilerini hatırlatan semboller ve tıpla ilgili amblemlerin mevcut tıbbi sembollerle çarpıcı benzerlikler taşıması.

Bu kadar eski bir uygarlık astronomi ve bilimde bu kadar ileri bir anlayışa nasıl ulaşabildi?

   Bu gizem bugüne kadar tarihçilere ve bilim adamlarına meydan okumaya devam ediyor ve insan bilgisinin kökenleri hakkında cevapsız sorular bırakıyor.

Yapay Taş

   SOKRATES

   Bir gün Sokrates bir adam tarafından saldırıya uğradı. Kaba ve medeniyetsiz bir adamdı, çirkin bir kavga diliyle bile tokatlıyordu. Bugün bile onun gibi çok var .. fikirlerini nasıl sunacaklarını bilmediklerinde agresif olurlar. Ama Sokrates nasıl tepki verdi? O hiçbir şey yapmadı! Bağırmadı, zorla cevap vermedi, hiçbir şey. Öğrencilerinden biri Sokrates'in davranışını sormuş, büyük filozof şöyle demiş: "Eşek tekme atsa, onu mahkemeye götürür müyüm?" "

Sokrates bize ne öğretiyor? Akıllı bir insan asla bir aptalın seviyesine inmemeli. Bazen sessizlik en zarif cevaptır. "Zerafet" kelimesinin Latince ışık anlamına gelen "elektro" kelimesinden gelmesi tesadüf değildir. Bu ne anlama geliyor? Demek ki zarif insan marka giysi giyen ya da pahalı eşyalara sahip olan değil, nasıl davranacağını, ne zaman konuşacağını, ne zaman susacağını bilendir.

alıntı...

 

   İĞDENİN MUCİZELERİ !

   Kronik ishali günde 7 iğdeyi aç karnına kabuğuyla yiyerek;

kemik erimesini, kireçlenmeyi, mide bağırsak sorunlarını “ iğde tozu “tüketerek doğal yollarla tedavi edebilirsiniz.

  KÖTÜLÜK

   Bir kötülüğe engel olamıyorsanız en azından onu herkese duyurun ki toplum kötüleri görsün.

  Günümüz toplumu kör, sağır ve duyarsız olmuştur. Toplum baskısı ve direnci kalmayınca kötü insanlar ve kötülükler çok artmıştır. Belki sayısal olarak kötülerden az olduğumuzdan onlara engel olma gücümüz yoktur.

   Ancak kötülerin toplum tarafından bilinmesini sağlamak ve kamuoyu baskısı oluşturmak için kötüleri ve kötülükleri topluma duyurma imkanımız vardır.

Takipcilerim

Foto: Kadriye Hacimusaoglu

ZEYTİN AĞACI

Ben bir zeytin ağacıyım,

Sahil Parkında.

Ne koşanlar, ne yürüyenler farkında.

Herkes kendi derdinde,

Siniri tepesinde.

Aşağı bakıyor gözleri.

Geçip gidiyor yanımdan,

Kimse beni görmüyor,

İnsan insanın yüzüne bakmıyor.

Ben bir zeytin ağacıyım,

Kendi halimde,

Sahil Parkında.