İnsanların yaşadıklarının izleri yüzünden ve gözlerinden okunur. Ayrıca yüz insanın kalbinin aynasıdır, ilk karşılaşan insanlar birbirlerine bakarak karşıdaki insanı 7 saniyede ön tanıma yapmak isterler.
Gözler vasıtasıyla beyinden beyine giden mesajlarla birkaç saniye içindeki karşıdaki insan hakkında bir ön fikrimiz olur. Eski insanlar bazı kişiler için;
- Bu meymenetsiz, bunun suratından şer( kötülük) akıyor “ derler ve insanların yüzünden aldıkları ön bilgiye göre onlarla iletişim kurarlardı.
İnsanlar tanımak istedikleri insanların önce gözlerine bakarak onların kişiliklerini ölçerler, çünkü “ gözler yalan söyleyemez” . Onun için doğruluğundan şüphelenilen konuşmalarda;
- Gözümün içine bakarak söyleyebilir misin? denilir. Yalan söyleyen insanlar karşıdaki kişinin gözlerine bakamazlar, hep gözlerini kaçırırlar.
Günümüz insanı kendini sanal olarak başka bir kişi gibi, güçlü, güzel veya yakışıklı göstererek karşıdaki insanları “ yüz yüze “ gelmeden kandırıyor. Halbuki insanlar yüz yüze gelseler, karşıdaki insanın göz, yüz ve el, kol hareketlerinden onların “ yalan “ veya doğru söylediklerini anlayabilirler.
YAŞADIĞIMIZ ACILAR
Yaşadığımız acıları anlatmaya cümleler, kelimeler yetmez.
Bazen insanları felaketler değil, ihmaller, vurdumduymazlık öldürür. Günümüzde her türlü teknoloji var, zenginlik var ama insanlarda “ iş sorumluluğu” yok. Birçok insan görevini rahmetli psikolog Doğan Cüceloğlu’nun dediği “… mış gibi “ yapıyor. Umarım bu büyük acı insanımıza ders olur, bundan ders çıkarılarak “ olması gereken tedbirler” alınır.
Bu büyük felakette 79 insanımız öldü ama, aslında insanların kurumlara duyduğu “ güven öldü”
Güven ruh gibidir, çıktığı yere bir daha gelmez.
HER GÜN
Her gün güne acı olaylar ve felaketlerle uyanıyoruz. Toplumsal olarak insanlara ve kurumlara duyulan güveniniz her gün azalıyor.
Hayatın olağan akışına göre mantıksız olan şeyler artık olağan oldu. Artık neye şaşıracağımızı, neye üzülüp ağlayacağımızı bilemiyoruz.
Kurumların ve insanların en kısa zamanda gerekli önlemleri alarak toplumdaki güveni yeniden tesis etmeleri gerektiğini düşünüyorum.
HAYAT
Hayatta hep erkekler mücadele eder, savaşırlar ama sonunda hep kazanan kadınlar olur.
Önceki yüzyılda bir kadın için düello yapan erkeklerden birisi ölür, hayatta kalan diğeri ile uğruna düello edilen kadın evlenir. Düelloda zeki ve pratik olan erkek kazanır.
Düello sonunda bir kadın kazanır ama bir erkek hayatını kaybetmiş olur.
ESKİ İNSANLAR
Eski insanlar “ adın kader olacağına kaderin kader olsun” derler.
İnsanlar başlarına gelen her kötü, acı olay için kaderlerini suçlarlar. Halbuki kader yazılırken bizim hiç bir haberimiz yoktur ama atalarımızın tavır ve eylemleri bizim kaderimizi belirler.
İnsanlar mutlak kaderin dışında kalan değişken kaderi de aileleri veya kendileri yazarlar. Lütfen başınıza gelen tüm kötü ve acı olaylardan kaderi suçlamayın, dönün ailenize ve kendinize bakın, aradığınız her şey oradadır.
Foto; Kadriye Hacimusaoglu
İNCİNSEN DE İNCİTME
“Bu kirlenmiş dünyayı yaşanılır kılan nedir bilir misin?
‘İncinsen de incitme.’
Diyen
Hacı Bektaş Veli,
...
‘Yaradılanı sev, yaradandan ötürü.’
Diyen
Yunus'u,
...
‘Dili, dini, rengi ne olursa olsun iyiler iyidir.’
Diyen
Hacı Bektaş Veli'si,
...
‘Ne mutlu eğri zamanda doğru yerde durabilene’
Diyen
Pir Sultan Abdal'ı,
...
‘Beni hor görme gardaşım, sen altınsın da ben tunç muyum?’
Diyen
Veysel'i,
‘Kötü insanların türküleri yoktur.’
Diyen
Neşet Ertaş'ı,
...
‘Bütün aşklardan yücedir, insanın insanı sevmesi.’
Diyen
Mahsuni'si,
...
‘Sana düşman
Bana düşman,
Düşünen insana düşman,
Vatan ki;
Bu insanların evidir, sevgilim
Onlar vatana düşman.’
Diyen
Nazım'ı,
...
‘Çiçek gibi insanların kalbini kırdınız, bahçeleriniz bahar görmesin.’
Diyen
Ahmed Arif'i,
...
‘Dağlar, insanlar ve hatta ölüm bile yorulduysa, şimdi en güzel şiir Barıştır.’
Diyen
Yaşar Kemal'i
Var...
...
Yani bu kadim topraklarda kin ve nefret yeşermez.
Her şeye rağmen sevgi yeşerecektir...
Kardeşçe,...
Ah Aynen Özdemir Asafın dediği gibi ..
Acaba çok yağsa yağmur temizlenirmi bu kirli Dünya...
Günün huzuru evinize dolsun