İnsanların çoğu insanlığın gidişatından ve yeni yaşam sisteminden şikayet ediyor. Dünya da artan adaletsizlik, ilgisizlik, güvensizlik ve dolandırıcılık nedeniyle insanların birbirine ve geleceğe dair umutları azaldı.

    Birçok insan “insanların çok kötü olduğunu “ ileri sürerek selamlaşmayı ve yardımlaşmayı bile kestiler. Siz hiç insanlar ve buzağılar kötü diye süt vermeyen inek, yumurta vermeyen tavuk, meyve vermeyen bir ağaç gördünüz mü?. Onlar her zaman genetik kodlarındaki görevlerini yerine getirirler. İnsanlık geçici bir bunalım geçirmektedir, böyle bir dönemde insanların içine kapanmaları ve olağan insanlıklarından uzaklaşmaları gelecek için tehlikelidir. İnsanlık birkaç yıl sonra bu bunalımı atlatacak ve normal haline dönecektir diye umuyorum.

   Güzel ortamlar ve güzel insanlarla karşılaşmak umuduyla herkese iyi haftalar diliyorum.

CAHİL İLE DOST OLMA

Cahil ile dost olma

İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez, üzülürsün

Saygısızla dost olma

Usul bilmez, adap bilmez,sınır bilmez, üzülürsün

Aç gözlü ile dost olma

İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez, üzülürsün.

Görgüsüzle dost olma

Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez, üzülürsün.

Kibirliyle dost olma

Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez, üzülürsün.

Ukalayla dost olma

Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur, Üzülürsün.

Namertle dost olma

Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez, üzülürsün."

_Şeyh Edebali_

ANLAT DERDİNİ MARKO PAŞA’YA “

   İnsanlar arası iletişimin ana koşulu konuşmak değil karşıdaki kişiyi dinlemektir. İçindeki dertleri, sorunları, sıkıntıyı başka bir kişiye anlatan insan rahatlar, ferahlar, mutlu olur. Bundan dolayı Osmanlı döneminde “ anlat derdini Marko Paşa’ya “ derlerdi. Kulağı az duyan paşa, tam anlamadığı konuyu anlamak için elini kulağına vurur;

-Hele hele bir daha anlat bakalım” derdi.

Derdini Marko Paşa’ya birkaç defa anlatan kişiler;

- Koskoca Paşa beni 3 defa dinledi diye mutlu olurlarmış.

Günümüz insanı hep “ ben bilirim edasıyla konuşmakta, karşıdaki kişiye konuşma ve anlatma fırsatı vermemektedir.

ATALARIMIZ; “ ÖFKE İLE KALKAN ZARARLA OTURUR.

  Keskin sirke küpüne zarar verir” demişlerdi.

 Günümüz insanı yaşadığı sosyal ve ekonomik değişimler sonucu “ sabırsız, anlayışsız ve öfkelidir”.

Bir neden bulup öfkesini dışarıya atmak/ boşaltmak üzere yolda ve sokakta gezmektedir.

Ülkemizde ve dünyada “ toplumsal şiddet, kadın cinayetleri, kişilere ve mala karşı saldırılar “ gittikçe artmaktadır. Ağır ekonomik ve sosyal sorunlar günden güne artmaktadır. Ortada sorun çözecek aile üyeleri; akrabalar, dost veya arkadaşlar hatta eski dönemlerdeki “ ağır başlı “ insanlar da kalmamıştır. Aileler veya kişiler kendi ekonomik ve sosyal dertleriyle / sorunlarıyla baş başa kalmışlardır. Çaresizliğe düşen insanlar hayatta kendilerinden hiç beklenmeyen olaylara neden olmaktadırlar. Sosyal dayanışma ve doku düzeltilmeden sadece et, süt, yumurta, patates, soğan ve ekmek fiyatlarının normalleşmesi ile sosyal hayat düzeltilemez. Öncelikle insanların ailede, okulda ve sokakta, toplumda “ kabul görmesi” kendine değer verilmesi gerekir. Kendi değerini bilmeyen ve değer verilmeyen ekonomik ve sosyal sorunların altında ezilen insanlar facialara yol açacak olaylara neden olmaktadırlar. Umuyorum toplumsal farkındalık ve dayanışma ile bu ağır sorunları azaltabiliriz.

İNSANLARIN ÇOĞU HEP İÇİNDE YAŞADIĞI DURUMLARDAN ŞİKAYET EDERLER.

  Atalarımız;  gün günden kötü olabilir, gelen gideni aratır” derler.

Dünyada yaşam gittikçe zorlaşıyor, insanların doğal yaşama alanı daralıyor. İnsanoğlu doğanın dengesini bozduğundan, doğal olaylar karakter değiştirdi. Sel, yağmur zamansız ve şiddetli yağıyor. Rüzgarlar felakete dönüşüyor.

Bundan sonraki dönemde insanların hızla değişen doğal koşullara ve hayat durumlarına göre uyum sağlamaya çalışması, hayat planlarını buna göre düzenlemeleri gerekiyor.

LÜTFEN BİZİ İNEK YERİNE KOYMAYIN !

Boğa güreşlerinde arenaya çıkarılan azgın boğaya sormuşlar;

- Sen matadorların önüne serdiği kırmızı beze niye saldırıyorsun, kırmızı renge neden bu kadar kızıyorsun?

Boğa cevap vermiş;

- Ben kırmızı rengine kızmam, aslında kırmızı renge inekler kızar ama o o puşt matadorlar benim önüme kırmızı bez gererek bana akıllarınca " sen ineksin " demeye getiriyorlar. Ben matadorlara onun için kızıyorum ve saldırıyorum" demiş.

Bazı insanlar benim veya bana benzer insanların siyaset; ticaret, psikoloji, sosyoloji ve tarih bilmediğimizi zannederek bizi inek yerine koyuyorlar. Ben de onlara o yüzden kızgınım!