Rabbimizden razı olduğu ve kabul ettiği kâmil iman ve o imanın gereği olan Salih amel, ibadet ve itaatle birlikte sıhhat, afiyet ve ferahlık duası, temennisi ve niyazı ile sizi kalbî muhabbetlerimle selâmlıyorum:
السلام عليكم و رحمة الله و بركاته
GÜNÜMÜZ HAYIR VE BEREKETLERLE DOLU, MÜBAREK OLSUN. ÂMİİİNN
Sakın İncitme Bir Cânı! 
Ma’rûr b. Süveyd (R.A.) şöyle dedi: Ben, Ebû Zer (R.A.)ı üzerinde değerli bir elbise ile gördüm. Aynı elbiseden kölesinin üzerinde de vardı. Kendisine bunun sebebini sordum; Ebû Zer R.A.), Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz zamanında bir adama sövdüğünü ve onu annesinden dolayı ayıpladığını anlattı. Bunun üzerine Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, O’na şöyle buyurdu:
يا أبا ذر أعيرته بأمه؟ إنك امرؤ فيك جاهلية 
“Ey Ebû Zer! Annesinin siyahî olmasından dolayı onu küçümsüyor ve ayıplıyor musun? Demek ki sen, kendisinde hâlâ cahiliye izleri, câhiliye huyu bulunan bir kimsesin.” 
Ebû Zer (R.A.)nun kendisine kötü söz söylediği ve annesi yüzünden ayıpladığı kişinin Bilâl-i Habeşî (R.A.) olduğu söylenir. Bilâl (R.A.), bilindiği gibi zencî bir anadan doğma idi. Ebû Zer (R.A.), O’na:
- Ey kara karının oğlu! demişti. Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, Ebû Zer (R.A.)nun bu davranışını “Câhiliye huyu” olarak nitelendirmiştir. Çünkü bu davranış, bir insanı ırkından ve renginden dolayı kınayıp ayıplamak anlamına gelmektedir. Bu ise dinimizde kesinlikle yasaklanan hususlardandır. Bir insanın rengi, ırkı, cinsiyeti kınama sebebi olamaz. Zira bu özellikler hiç kimsenin kendi elinde değildir. Bunları tenkit, yaratıcıyı tenkit etmek demektir. Oysa bir cihetle bütün insanlar kardeştir. Hepsi Hz. Âdem (A.S.) ile Havva'dan türemişlerdir. Burada bir de İslâm kardeşliği söz konusudur ki, bu kan kardeşliğinden daha önemlidir. Bir insan köle de olsa, âzat edilmiş de bulunsa eğer Müslümansa o bütün Müslümanların kardeşidir. Bir Müslümanı başka bir Müslümanın uygun olmayan sebeplerle küçük görmesi câiz değildir. İşte bundan dolayı Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, bu vesileyle bütün Müslümanların kardeşliğini bir kere daha hatırlatmış ve kardeşlerin birbirine yardımcı olmaları gereğini vurgulamıştır. 
Yüce dinimiz İslam’a göre dili, ırkı, rengi, cinsiyeti, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun her insan değerlidir, hürmete layıktır. İnsan, eşref-i mahlûkattır; haysiyetine yakışır bir şekilde yaşamayı hak etmektedir. Her insanın canı, malı ve onuru saygındır, dokunulmazdır. Takvamız yani Rabbimize karşı gelmekten sakınmamız, emirlerine itaat edip O’nun hoşnutluğunu kazanmamız dışında birbirimize üstünlüğümüz yoktur. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak bu hakikati bizlere şöyle haber vermektedir: 
يَا أَيُّهَا النَّاسُ إِنَّا خَلَقْنَاكُمْ مِنْ ذَكَرٍ وَأُنْثَى وَجَعَلْنَاكُمْ شُعُوبًا وَقَبَائِلَ لِتَعَارَفُوا إِنَّ أَكْرَمَكُمْ عِنْدَ اللهِ أَتْقَاكُمْ إِنَّ اللهَ عَلِيمٌ خَبِيرٌ
“Ey insanlar, hakikat biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Binaenaleyh, hepiniz bu yaratılışta mü¬savisiniz. Soyla sopla böbürlenmeye bir sebeb yoktur. Sizi birbirinizle tanışmanız için büyük büyük cemiyetlere, küçük küçük kabile¬lere ayırdık. Şüphesiz sizin ALLAH katında en üstününüz, en kıymetli olanınız: En fazla takvalı olanınızdır, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.” 
Demekki: İslâm’da üstünlük ölçüsü dil, ırk, renk, kavim, soy-sop, yaşanılan coğrafî mekan değil sadece ve sadece “takva”dır. Çünkü dinimize göre üstünlük ölçüsü mal, mülk, makam, meslek, ırk ve cinsiyet değildir. Ebu Nadre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz de, veda hutbesinde aynı durumu şöyle izah etmiştir: 
يا أيها الناس ألا إن ربكم واحد وإن أباكم واحد ألا لا فضل لعربي على أعجمي ولا لعجمي على عربي ولا لأحمر على أسود ولا أسود على أحمر إلا بالتقوى 
“Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız birdir. Hepiniz Âdemdensiniz ve Âdem de topraktandır. Dikkat edin! Arabın, Arap olmayana; Arap olmayanın, Arap olana; kırmızı tenli olanın, siyaha; siyahın da kırmızı tenli olana hiç bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva iledir. ALLAH Teâlâ’nın yanında en üstün olanınız takvası en fazla olanınızdır. “  
Bizler, insanların ayaklarına dolanan bir taşı bulunduğu yerden kaldırmayı imanın parçası gören İslam medeniyetinin temsilcileriyiz. İnsanların onur ve haysiyetini ayaklar altına alacak tutum ve davranışlar bize asla yakışmaz. Bizler, merhameti, adaleti, sevgiyi, saygıyı ve birlikte yaşama ahlakını dünyaya hâkim kılmış aziz bir milletin evlatlarıyız. Ayrıştırmak, ötekileştirmek, dışlamak, hor görüp ayıplamak hayatımızın hiçbir alanında yer bulamaz. Bizler, nebevi ahlakı kuşanan Anadolu irfanının temsilcileriyiz. Rabbimizin nazargâhı olan bir kalbi kırmak, bir gönlü incitmek, Müslüman kimliğimizle asla bağdaşmaz. Cenâb-ı Hak Kur’an-ı Kerîm’de beş yerde:
وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى...
“Hiçbir günahkâr, bir başkasının günahını yüklenmez.”  buyurmaktadır. 
Kur’an-ı Kerim’i kendisine rehber edinen bir Mü’min, suçun şahsiliği ilkesini unutmaz. Aile, etnik köken, inanç ve mezhep gibi aidiyetleri kötülük işleyenle bir tutmaz. İşlenilen suçu genelleştirerek hiçbir masum cana kıymaz. 
Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz, Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre bizleri şöyle uyarmaktadır: 
ولا تحاسدوا ولا تباغضوا ولا تدابروا وكونوا عباد الله إخوانا
“Birbirinize hased etmeyin, birbirinize buğzetmeyin, nefret ve düşmanlık beslemeyin, birbirinize arka dönmeyin, sırt çevirmeyin. Ey ALLAH Teâlâ’nın kulları! Kardeş olun.” 
O halde birbirimizin hak ve hukukuna saygı gösterelim. Farklılıklarımızı en büyük zenginliğimiz bilelim. Ülfet ve muhabbet bağıyla birbirimize bağlanalım.
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ إِخْوَةٌ فَأَصْلِحُوا بَيْنَ أَخَوَيْكُمْ 
“Şüphesiz mü’minler ancak kardeştirler. O halde iki kardeşinizin arasını bulup barıştırın…”  Âyet-i kerimesinde buyrulduğu üzere yıkıcı değil, yapıcı olalım. Ayrıştırıcı değil, birleştirici olalım. “Sakın incitme bir cânı, yıkarsın arş-ı Rahmân’ı” hassasiyetiyle her insana, canlı cansız tüm mahlûkata sevgi ve şefkatle muamele edelim. Birlik ve beraberliğimizi, toplumsal barış ve huzurumuzu zedeleyecek her türlü söz, tutum ve davranışla topyekün mücadele edelim. Unutmayalım ki, birlik, beraberlik ve kardeşliğimizi koruduğumuz müddetçe aşamayacağımız hiçbir engel, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir sıkıntı yoktur.