Bizleri yoktan var eden varlığından haberdar eden, bizleri İslam nuru ile müşerreflendiren ,bizleri Müslüman bir anadan ve Müslüman bir babadan dünyaya getiren ve bizleri bu mübarek saatte bu mübarek çatı altında toplayan yüce mevlaya hamdü senalar olsun  bütün selatü selamlar Efendiler efendisi  sevgililer sevgilisi hz. Muhammed (AS) üzerine olsun. İnananlar İçin Eşsiz Bir model ve İdeal Örnek

وَمَا أَرْسَلْنَاكَ إِلَّا رَحْمَةً لِّلْعَالَمِينَ

Biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik.  (Enbiya, 21/107)

Din, insanın sadece Allah ile ilişkilerini değil, aynı zamanda hem diğer insanlarla hem de âlem ile ilişkilerini düzenlemek üzere, Allah tarafından konulmuş olan değerler manzûmesidir.

Bu tariften de anlaşılacağı üzere, din, insanın âhlâkileşmesi, bir başka deyişle insanileşmesi içindir.

اَلَّذى خَلَقَ الْمَوْتَ وَالْحَيوةَ لِيَبْلُوَكُمْ اَيُّكُمْ اَحْسَنُ عَمَلًا وَهُوَ الْعَزيزُ الْغَفُورُ

"Allah ölümü ve hayatı, hanginizin daha güzel davranışlarda bulunacağını imtihan etmek için yarattı" (Mülk, 67/2) ayet-i kerimesi, dinin gayesinin insanı ahlâkî olgunluğa ulaştırmak; insanı, "insan-ı kamil" haline getirmek olduğunu gösterir.

Yüce Allah, insan için gerekli olan her şeyi, bir taraftan vahiy ile bildirmiş; diğer taraftan da peygamberler vasıtasıyla, bildirdiklerinin sosyal hayata nasıl geçirileceğinin somut örneğini göstermiştir. İlk insanın aynı zamanda ilk peygamber olmasının, gözardı edilmemesi gereken bir manâsı vardır. Bu mana insan adı verilen varlığın din olmaksızın, insanlığını tam olarak gerçekleştiremeyeceğidir.  Dinin insana ulaşması ve öğretilmesi konusunda peygamberin önemi son derece büyüktür. Dini koyan Allah'tır, ama onu eksiksiz bir şekilde insanlığa sunan peygamberdir. Dini değerleri hayatında yaşantı haline dönüştürebilmesi için de insanın, peygamberin örnekliğine ihtiyacı vardır. Geçmiş zamanlarda insanların problemleriyle ilgilenen şüphesiz başka insanlar da vardır. Krallar, komutanlar, topluma yön verme iddiasıyla sistemler kuran filozoflar, fikir adamları, şairler ve daha niceleri gelip geçmişlerdir. Fakat bunların hiçbiri insanlara mutluluk getirme yönünden peygamberlerle mukayese edilemez.

Şüphesiz bunlar arasında insanlara faydalı olanlar da çıkmıştır. Fakat peygamberlerin bıraktığı derin izi, hiç biri bırakamamıştır. Çünkü onlar, topraklara sâhip olma, ülkeleri fethetme, düşmanına galip gelme, insanlara hükmetmenin ötesinde, insanın öz cevherini görememişler, adeta onu hiç hesaba katmamışlardır. Bu sebeple denilebilir ki, tarih boyunca dünyanın her yerinde görülen, hayır, ahlak, vicdan, adalet, merhamet, şefkat tezâhürleri, Allah'ın irşad ve hidayetine, peygamberlerin ilâhi dâvetine dayanır. Çünkü dünya ne kadar geniş olursa olsun, her tarafa o yüce insanların daveti ulaşmış, bütün milletler o ulvi yol göstericilerin hayata mutluluk müjdesi veren seslerini duymuşlardır.

Bu hakikat Kur'an-ı Kerim'de şöyle ifade edilmektedir:

وَاِنْ مِنْ اُمَّةٍ اِلَّا خَلَا فيهَا نَذيرٌ

"Hiçbir millet yoktur ki, içlerinden bir uyarıcı peygamber gelmiş olmasın." (Fâtır, 35/24)

وَلِكُلِّ اُمَّةٍ رَسُولٌ فَاِذَا جَاءَ رَسُولُهُمْ قُضِىَ بَيْنَهُمْ بِالْقِسْطِ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ

"Her ümmetin (Allah'ın emirlerine davet eden bir yol gösterici) peygamberi mevcuttur..." (Yûnus, 10/47)

مَّنِ اهْتَدَى فَإِنَّمَا يَهْتَدي لِنَفْسِهِ وَمَن ضَلَّ فَإِنَّمَا يَضِلُّ عَلَيْهَا وَلاَ تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَى وَمَا كُنَّا مُعَذِّبِينَ حَتَّى نَبْعَثَ رَسُولاً

Kim hidayete gelirse kendisi için hidayete gelmiş olur, kim de saparsa kendi aleyhine sapar. Hiçbir günâhkâr, başkasının günâh yükünü taşımaz. Biz elçi göndermedikçe azâb edecek değiliz. (İsra, 17/15) Gerçekten peygamberler kalpleri ıslâhla uğraşmışlar, kalplerden hasedin, fesadın, şerrin kökünü kazıyıp atmak için çalışmışlardır. Gönülleri büyük ihtiraslardan, hudutsuz isteklerden temizleyip kurtarmak için yol göstermişlerdir. Onların bu asil gayreti olmasaydı, şüphesiz yeryüzü bugünkünden çok daha karanlık, çok daha sıkıntılı; problemler bugünkünden çok daha büyük olurdu. Bu sebeple insanlık,  o büyük yol göstericilere çok şey borçludur. İlk peygamber Hz. Adem ile son peygamber Hz. Muhammed arasında binlerce peygamberin gönderildiği rivayet edilir. (Geniş bilgi için bkz. Abdulkâhir el Bağdâdî, Usûlud'din, İst. 1928, s:157) Sevgili Peygamberimiz (sas) 'in dünyaya teşrif ettikleri [20 Nisan 571, Pazartesi] Rabiülevvel ayının 12. gecesidir ki buna Mevlid–i Nebi [Kutlu Doğum] denir. Kâinat ve beşeriyetin yüzyıllardır yolunu gözlediği o Peygamberler Peygamberi'nin doğum günüdür bugün. Hz. İbrahim'in duası Hz. İsâ'nın müjdesi ve dedesi Abdülmuttalip ve annesi Âmine'nin rüyasıdır. Doğduğunda sünnetli ve göbek bağı kesilmiş vaziyetteydi Sırtında, iki kürek kemiği arasında, tam kalbinin hizasında peygamberlik mührü “Hâtem–i Nübüvvet” vardı Dedesi Abdülmuttalip adını Muhammed koymuştu. Övülen demekti. Zira onu Allah övmüştü; melekler, insanlar ve cinler de övecekti. Sonra o Nur topunu alarak Kâbe'ye götürdü ve Allah'a duada bulundu: “Bana bu temiz çocuğu ihsan eden Allah'a hamdolsun!” dedi. Teşrifinden asırlar sonra da “Mevlid-i Şerif yazarı Süleyman Çelebi Viladet bahsinde Sevgili Peygamberimizin doğum yılını şöyle dile getirmektedir.

Ol Rebiûl evvel âyın nîcesi

On ikinci gîce isneyn gîcesi

Ol gîce kim doğdu ol hayrûl-beşer

Ânesi anda neler gördü neler

Doğdu ol saatte ol Sultân–ı Dîl

 Nûra gark oldu semâvât ü zemîn” 

Cahiliye Dönemi Mekke'de Görülen Olumsuzluklar