Rabbimizden razı olduğu ve kabul ettiği kâmil iman ve o imanın gereği olan Salih amel, ibadet ve itaatle birlikte sıhhat, afiyet ve ferahlık duası, temennisi ve niyazı ile sizi kalbî muhabbetlerimle selâmlıyorum:
السلام عليكم و رحمة الله و بركاته
GÜNÜMÜZ HAYIR VE BEREKETLERLE DOLU, MÜBAREK OLSUN. ÂMİİİNN

TİCARET HAYATINDA HELAL HARAM BİLİNCİ 
Huzurlu ve hakkaniyetli bir hayatın yol haritasını çizen yüce dinimiz İslam, iş ve ticaret hayatımızda temel ilke ve esaslar belirlemiştir. İslam, her işimizde olduğu gibi ticarette de helal haram duyarlılığıyla hareket etmeyi, doğruluğu, dürüstlüğü ve merhameti şiar edinmeyi emretmiştir. Hırs ve tamahı, yalan ve hileyi, aldatma ve haksızlığı, gayrimeşru ve gayriahlaki her türlü muameleyi ise yasaklamıştır. 
Mü’min, ticarette sadece dünya kazancını değil, ahiret hesabını da gözetir. Haksız kazançtan, karaborsacılıktan, fırsatçılıktan, kul ve kamu hakkını ihlal etmekten uzak durur. Mü’min bilir ki, inancımız ve geleneğimizde kazanç elde etmek için her yol mübah değildir. Daha çok kazanma hırsıyla insan onuru çiğnenemez. İnsanların zor durumda olmaları istismar edilemez. Bilgisizliği suistimal edilerek kişi zarara uğratılamaz, aldatılamaz. 
Kişinin helal yoldan kazanması, İslâmî prensiplere uygun olarak ticarî ve iktisadî davranışlarda bulunması, iş ve icraat yapması ibadet olarak kabul edilmiştir. Ancak ticaretin ibadet olarak değerlendirilmesi için uyulması gereken bazı ahlâkî prensipler getirilmiştir. 
Müşterinin gafletinden veya bilgisizliğinden faydalanarak, onu aldatmak, İslâm ahlakıyla bağdaşmaz. Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin âdetiydi. Medine-i Münevvere pazarına gider, oradaki insanlarla hasbihal eder ve pazarın durumunu kontrol ederdi. Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz, yine böyle bir gün pazar yerinde dolaşırken bir buğday satıcısına rastladı. Elini buğday yığınının içine daldırdı. Üstü kuru olan buğdayın altı ıslaktı, parmakları ıslandı. Bunun üzerine satıcıya:
ما هذا يا صاحب الطعام
“Ey zâhîreci! Bu ıslaklık nedir?” buyurdu. Adam:
- Ya Resûlellah! Yağmur ıslattı, dedi. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz satıcıyı şöyle uyardı: 
أفلا جعلته فوق الطعام كي يراه الناس؟ من غش فليس مني
“Öyleyse insanların görüp aldanmaması için o ıslak kısmı ekinin üstüne koysaydın ya! Kim aldatırsa, benden değildir.”  buyurdu.
Şu halde bağ-bağ, sandık-sandık, sepet-sepet, çuval-çuval, toptan satışlarda üst kısma kalitelisini, kusursuzunu koyarak, müşterinin dikkatinden bazı kusurlarını gizlemek haram olmaktadır. Pazarda, markette meyve ve sebzelerin iyilerini ön tarafa dizerek, onları göstererek arka taraftaki kötüleri satmak da bu kabildendir, haram kazançtır.
Kusurlu bir malı, kusurunu söylemeden satmak asla helal değildir. Ukbe b. Âmir (R.A.) şöyle demiştir: “Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği halde, müşteriye haber vermeden satması haramdır.”  
Yüce dinimiz İslam, helal ve meşru yollarla kazanç temin etmemizi emreder. Allah rızasının, kul hakkının, helal-haram hassasiyetinin gözetilmediği her türlü alışverişi ise yasaklar. Nitekim Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır: 
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَأْكُلُوا أَمْوَالَكُمْ بَيْنَكُمْ بِالْبَاطِلِ إِلَّا أَنْ تَكُونَ تِجَارَةً عَنْ تَرَاضٍ مِنْكُمْ وَلَا تَقْتُلُوا أَنْفُسَكُمْ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
“Ey iman edenler! Mallarınızı aranızda haksız yollarla değil, karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle yiyin, haram ile kendinizi mahvetmeyin, öldürmeyiniz, intihar etmeyiniz. Şüphesiz Allah size karşı çok merhametlidir.”  
İslam’a göre ticaret ahlâkının en önemli ilkesi doğruluk ve dürüstlüktür. Mü’min, elinden ve dilinden diğer insanların emin olduğu kimsedir. Mü’min işinde, gücünde, ticaretinde daima güven verendir. O, alırken de satarken de doğru ve dürüst olduğu ölçüde Allah’ın rızasını kazanacağını bilir. Yalan ve hileye asla tevessül etmez. Zira yalan ve hile ile elde edilen malda hiçbir hayır yoktur. 
Allah’a ve ahiret gününe inanan bir Mü’min, işinde ve ticaretinde harama ve gayr-ı meşru kazanç yollarına başvurmaz. Ölçü ve tartıda adaletsizlik yapmaz. Malını satmak için yemin etmez. Karaborsacılık yapmaz, fırsatçı davranmaz. Fâhiş fiyatlarla insanları mağdur etmez. Alışverişte fiyatları kızıştırmaz, başkasının pazarlığını bozmaz. Hâsılı, dünya hırsına kapılıp da harama bulaşmaz.
Mü’min, servet ve malın esiri olamaz. Rızkına kimsenin hakkını bulaştıramaz. Kendisinin ve ailesinin boğazından haram lokma geçiremez. Mü’min, daha fazla kazanç elde etmek için temel ihtiyaç maddelerini stoklayamaz. Arz talep dengesini bozarak bir malı değerinden fazlaya satamaz. İnsanların zorunlu ihtiyacı olan ev ve işyerini boş bırakıp fiyatları yükseltemez. Merhametli bir ev sahibi, kiracısının da bir aile geçindirdiğini unutmaz. İnsaflı bir kiracı da kasıtlı olarak ev sahibini mağdur edemez. 
Ubade b. Samit (R.A.) den rivayet edilen Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin: 
لا ضرر ولا ضرار 
“Zarar vermek de yok! Zarara uğramak da yok ve zarara karşı intikam almak da yoktur.” diye hüküm buyurmuşlar”  Hadis-i şerifine göre kimseye kasten zarar verilemez; zarara, zararla karşılık da verilemez. İslam’a göre bir kişinin canına, malına ve haysiyetine zarar vermek haramdır ve büyük günahlardandır.
Malı satarken yalan söylemek, yalan yere yemin etmek büyük günahlardandır. Allâh Teâlâ, basit menfaatler elde etmek için adını kullananların, adını anarak insanları aldatanların Kıyamet gününde yüzlerine bakmayacak, bunlarla konuşmayacaktır.
Ebû Zer (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
ثلاثة لا يكلمهم الله يوم القيامة ولا ينظر إليهم ولا يزكيهم ولهم عذاب أليم 
“Üç kişi vardır ki, kıyamet gününde Allah onlarla konuşmayacak, onlara bakmayacak, onları tezkiye de etmiyecektir. Hem onlar için elim bir azâb vardır.” buyurmuşlar. Ebû Zer (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz bunları üç defa okumuş. Ebû Zer (R.A.):
- Adları batsın! Umduklarına ermesinler! Kim onlar ya Resulellah? Diye sormuş. Bunun üzerine Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:
المسبل والمنان والمنفق سلعته بالحلف الكاذب 
“Elbisesini kibirinden yerde sürükleyen, verdiğini başa kakan ve ticaret malını yalan yere yeminle satan kimsedir.”  buyurmuşlar.
Ölçü ve tartıyı adaletle tam yapmak, hile yapmamak, Kur’an-ı Kerim’de emredilmektedir. Ölçü ve tartıda haksızlık yapmak, toplumları temelinden sarsan, çöküş ve yıkılışlarına sebep olan ahlaksızlık türlerinden biridir. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de, Hz.Şuayb (A.S.)ın peygamber olarak gönderildiği “Medyen-Eyke” halklarını helake götüren sebeplerden birinin, ölçü ve tartıda hile yapmaları olduğu belirtilmektedir. 
Bir ticari malı pahalanması gayesiyle stoklayıp piyasaya arzını geciktirmek anlamına gelen ihtikar yapmak haramdır, büyük günahlardandır. 
Çoğunlukla malın fiyat ve sürümünü arttırmaya yönelik bir hîle şeklinde ortaya çıkan müşteri kızıştırma, bu yönüyle haksız rekabet çeşitlerinden biridir. Serbest rekabet ortamını zedeleyip haksız rekabete yol açan, kardeşlik ilişkilerini bozan ve bir rantiye sınıfı oluşturarak tüketicinin zarar görmesine zemin hazırlayan bu tür muameleler İslâm’da yasaklanmıştır. 
Nitekim Ebû Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur: 
لا يبتاع المرء على بيع أخيه ولا تناجشوا ولا يبيع حاضر لباد 
“İn¬san, kardeşinin alış-verişi aleyhine alışveriş etmez. Müşteri kandırıp kızıştırmayınız. Kendiniz almak istemediğiniz halde diğeri-ni zarara sokmak için bir malı medh edip fiyatını artırma yarışına kalkışmayın. Köylü adına, şehirli satış yapmasın.” 
Ticari hayatta görülen kötü ilişkilerin ve olumsuz sonuçların nedenlerinden biri de tarafların sözleşme maddelerini açıklıkla yazmamalarıdır. İslâm, ölçü ve tartıda dürüst davranılmasını, taraflar arasında iyi niyet ve güvenin kurulmasını istemekle beraber; alış veriş ve borçlanma işlemlerinin yazılmasını da tavsiye etmiştir. Kur’an-ı Kerim’de: 
إِذَا تَدَايَنْتُمْ بِدَيْنٍ إِلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَاكْتُبُوهُ وَأَشْهِدُوا إِذَا تَبَايَعْتُمْ  
“Belli bir vade ile karşılıklı borç alış verişinde bulunduğunuz vakit onu yazın, Alım satım yaptığınız vakit de yine şahit tutun”  buyurularak, ticari işlemlerin kayıt altına alınmasının önemine işaret edilmiştir.

Tacir, dürüstlüğü ve doğru sözlülüğü ile müşteriye güven vermelidir. Ebu Said el-Hudri (R.A)den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:  
التاجر الصدوق الأمين مع النبيين والصديقين والشهداء
“Doğru-dürüst, emin-güvenilir olan tüccar, Peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.”  buyurmuşlardır.
İşlerinde “doğruluk” ve “güven”i esas alan kimseler insanların en üstün tabakasını teşkil eden peygamberler, sıddıklar, şehitler ve Salihler zümresinde yer alabilirler. Hadiste bu durumun tüccarlar hakkında zikredilmesi, bu ki vasfın bilhassa ticaret hayatındaki ehemmiyeti ifade eder. Bir memlekette iktisadi kalkınma, herhalde öncelikle doğruluk ve güvene bağlıdır. Doğruluğun olduğu yerde güven hasıl olur. Güvenin olduğu yerde az sermayeler bile bir araya gelerek en büyük kalkınma faaliyetlerine yönlendirilebilir. İslam’ın yalan, aldatma, ölçü ve tartılarda hile gibi ahlaksızlıklar karşısındaki şiddeti, tehdidatı, söz konusu doğruluk ve emniyeti sağlamaya yöneliktir.
Muaz b. Cebel (R.A) den rivayete göre Peygamber (S.A.V) Efendimiz şöyle buyurdular:
ان أطيب الكسب كسب التجار الذي اذا حدثوا لم يكذبوا واذا ائتمنوا لم يخونوا واذا وعدوا لم يخلفوا واذا اشتروا لم يذموا واذا باعوا لم يطروا واذا كان عليهم لم يمطلوا واذا كان لهم لم يعسروا
 “Kazancın en temiz ve helâli şu tüccarların kazancıdır ki:
1- Konuştukları zaman yalan söylemezler.
2- Emanet edildikleri zaman hıyanet etmezler.
3- Vaad ettikleri zaman vaadlerinden dönmezler.
4- Satın aldıkları zaman aldıkları malları kötülemezler.
5- Sattıkları zaman sattıkları malları övmezler.
6- Borçları olduğu zaman ödemeyi geciktirmezler.
7- Alacakları olduğu zaman borçluyu güç durumda bırakmazlar.” 
O halde geliniz, fani olan bu âlemde dünyalığımızı kazanırken ahiretimizi unutmayalım. Boğazımızdan bir lokma dahi haram geçirmeyelim. Hanelerimiz ve sofralarımız helalle bereketlensin. Ahlakımız iktisat ve itidal, şükür ve kanaat olsun.
Alış-verişte alıcı ve satıcı birbirine iyi davranmalı; gerektiğinde birbirlerine fedakarlıkta bulunmalıdırlar. 
Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
إن الله يحب سمح البيع سمح الشراء سمح القضاء
“ALLAH Teâlâ, satışında hoşgörülü, alışında hoşgörülü, ödemesinde hoşgörülü kimseleri sever.” 
Hz.Peygamber (S.A.V.) efendimiz, ALLAH Teâlâ’nın rahmet ve sevgisinin birbirine iyi davranan alıcı ve satıcıların üzerine olması için, Cabir b. Abdullah (R.A.)den rivayete göre: 
رحم الله رجلا سمحا إذا باع وإذا اشترى وإذا اقتضى
“Satarken ve alırken, borcunu isterken ve öderken kolaylık gösteren kimseye Allah merhamet eylesin”  şeklinde dua etmiştir.
Bütün bu nebevi uyarıdan hareketle ecdadımız, sevgi ve saygıyı, kardeşlik ve merhameti, doğruluk ve dürüstlüğü, yardımlaşma ve dayanışmayı ticarete hâkim kılmak için Ahîlik teşkilatını kurmuştur. Bu teşkilatın temel ilkesi: 
 “Eline, diline, beline sahip ol! Kapını, kalbini, alnını açık tut! Eşine, işine, aşına özen göster. Nefsine hakim ol. Harama bakma, haram yeme, haram içme! Doğru, sabırlı, dayanıklı ol. Yalan söyleme. Büyüklerinden önce söze başlama. Kimseyi kandırma. Kanaatkar ol. Dünya malına tamah etme. Yanlış ölçme, eksik tartma! Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini, hiddetli İken yumuşak davranmasını bil. Kendin muhtaç iken bile başkalarına verecek kadar cömert ol. Din ve mezhep ayrılığı gözetmeden bütün insanlara karşı sevgi besle. Toprağa bağlan. Suyu israf etme. Ağaç dik. Güçlü olmak için kur’an-ı kerim oku. Bağı bahçeyi viran bırakma. Hadis ezberle. Bildiklerini öğret. Faydalıyı faydasızı ayırmasını bil.
Alışverişte helal haram hassasiyeti her geçen gün azalıyor. Doğruluk ve dürüstlük gibi erdemler giderek zayıflıyor. Daha çok kazanma hırsıyla ahlaki değerler ve hukuki ilkeler göz ardı ediliyor. Aşırı tüketim, lüks ve israf günden güne artıyor. Bu durumda bize düşen, iş bu Ahîlik ilkelerini benimsemek, iş ve ticaret hayatımıza bu ilkeleri yeniden hâkim kılmak için çaba göstermektir. Abdullah b. Ömer (R.A.) den rivayet edilen rivayet edilen Hz. Peygamber (S.A.V.) efendimizin: 
التاجر الصدوق الأمين المسلم مع الشهداء يوم القيامة
“Güvenilir, doğru muameleli Müslüman bir tacir, kıyamet gününde şehitlerle beraber olacaktır.”  müjdesine erişebilmenin gayretinde olmaktır. Kıyamet gününde, kazancımızın ve harcamalarımızın hesabını vereceğimizi unutmamaktır.