MUNDAR

   Gerçekler ne kadar acı ve sevimsiz olsa bile pembe ve sarı yalanlardan iyidir. Ne kadar özenle saklansa bile gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi bir özelliği vardır.

   Kişiler tarafından “ sır” gibi özellikle saklanan konular, bir gün yoktan bir sebeple ortaya dökülürler. Hiç bir şey olmasa bile sırrı saklayanlar, ona ortak olanlar bir gün aniden ortaya çıkacak bir nedenle birbirlerine düşman olurlar ve sırlar ortaya saçılır. Eskiler “ mundar ( pislik/kirli) bastırık tutmaz” derler. Eski dönemlerde” mezara kadar dostluklar devam eden; asker ve hapishane arkadaşlığı, kadim aile dostluğu, kadınlarda ahiretlik/ bıllalık ( kız kardeşlik) gibi yakın dostluklarda sırlar onu saklayanlarla birlikte mezara giderdi. Günümüzde kadim yani geçmişten gelen kalıcı dostluklar ve arkadaşlıklar da olmadığından sır saklayacak kimse de bulunmamaktadır Ayrıca gelişen teknoloji nedeniyle gizli bir iş veya eylem yapmak ihtimali de yoktur.

   Günümüz insanları birbirlerine kumpas kurmak ve şantaj yapmak onların açıklarını yakalamak için çalışmaktadır.

   Foto: salkım söğüt.

   DÜNYAYA GELEN BÜTÜN CANLILARIN İLK EĞİTİCİSİ,

   Dünyaya gelen bütün canlıların ilk eğiticisi, öğreticisi onun annesidir. İster doğum yoluyla ister yumurtadan çıksın ilk doğan veya dünyaya gelen yavrunun başında annesi vardır. İnsan ve bazı canlı türlü türlerinde ise annenin yanında bir aile veya topluluk vardır. Dünyaya yeni gelen yavru hayata ilişkin yani beslenme, güvenlik ve diğer canlılarla iletişimi anneden ve içinde yaşadığı küçük topluluktan öğrenir.

   İnsan kişiliği ortalama 6-7 yaşında şekillenir, bu dönem anne ve varsa aile yanında geçer. Öğretme ve eğitme bu yaştan sonra oluşan kişiliğin üzerine oturtulur, eklenir. Bu eğitim ve öğretim işi profesyonel öğretici, eğitici olan öğretmenler tarafından yapılır. Öğretmenler kişileri önce kendi örnek tavır ve davranışlarıyla eğitir ve ona hayata ilişkin temel bilgileri verir. Önceki dönemlerde çocuklar, medrese tipi yerlere veya mahalle mekteplerine gönderilirken öğretmenlere;

- Hocam bu çocuk sana emanet, eti senin kemiği benim” diye çok keskin bir cümle ile teslim edilirdi.

Cumhuriyet döneminde öğretmenler kendilerini cumhuriyete adamış nesiller yetiştirmekle görevli gibi kabul etmişlerdir. Öğretmenler çocukların ileride “ vatana ve millete faydalı “ ,cumhuriyete bağlı bir insan olması için görevinin üstünde bir gayretle hizmet etmişlerdir.. Öğretmenler için çocuklar” bir emanet” veya şekil verilmesi gereken; cumhuriyete ve millete faydalı bir kişi olması için yetiştirilecek bir varlık olarak görülüyordu. Onun için bizim toplumumuzda öğretmen her devirde her zaman en büyük saygıyı görmüştür.

   Son yıllarda ülkede yaşanan iç göçler, değişen insan ilişkileri toplumlardaki büyük kırılmalar nedeniyle öğretmen öğrenci ve veli arasındaki sıcak, samimi bağ ve iletişim kopmuştur. Öğretmen herhangi bir kamu veya özel kurum memuru gibi algılanmış, aileleri tarafından çocuklar “ kutsallaştırılmıştır”. Eskiden “ eti senin, kemiği benim” diye okula, öğretmene teslim edilen çocuklar “ bir prenses veya prens, veliaht “ olarak kabul edilmiştir. Başta ilk başöğretmen Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bu ülkeyi yeniden kuran cumhuriyetin o kutsal eğitim savaşçıları öğretmenlerimizi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

   Sevgili öğretmenler, yılda bir kere değil sizler hergün hatırlanmaya ve saygı gösterilmeye layıksınız. Bu özel gününüz kutlu olsun, çalışan öğretmenlerimize kolaylıklar ve mutluluklar; emekli olmuş öğretmenlerimize ise aileleriyle birlikte sağlıklı ve keyifli bir emeklilik hayatı, bu hayattan ayrılmış bende emeği olan, başta Çukurbağ Köyü İlkokulu öğretmenlerinden M. Seyit Özel olmak üzere tüm öğretmenlerimi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

   SOKRATES

    Eski Yunan döneminden ünlü bilge Sokrates’den günümüze kadar herkes toplum tarafından anlaşılmadığını veya hep yanlış anlaşıldığını söyler.

   Bin yıllardır insanlar hep “ birbirlerini” anlamak istemediler ve her zaman istedikleri gibi anladılar ve ona göre davrandılar. Bu yanlış anlamalar yüzünden, milletler arasında ırk; din mezhep, sınır savaşları çıktı, milyonlarca insan bir hiç yüzünden öldürüldü veya öldü. Tarih boyunca binlerce kral, padişah, sultan, veliaht üst yönetici, bilim veya din adamı yanlış anlaşıldı ve yok yere idam edildi. Yanlış anlaşılan kişilerin haklı ve doğru olduğu seneler sonra tarih kitaplarında açıklandı. Yıllar sonra haklılığı anlaşılsa bile yanlış anlaşılanlar bu durumu hiç görmediler.

   Yanlış anlaşılmak ve anlattıklarını karşı tarafa anlatamamak her iki taraf için sıkıntılı bir durumdur. İnsanların birbirinin yüzüne bakmadıkları bir dönemde siz kendinizi ifade edebiliyor musunuz?

Ben 50 senedir bir serbest avukatlık, yerel gazetecilik, yerel siyaset yapmış kişi olarak çoğu zaman derdimi anlatamıyorum.

   ATALARIMIZ; HARMAN YEL İLE DÜĞÜN DERNEK EL İLE” DERLER

   Bu atasözünde; çok kişinin katılımıyla yapılacak harman dövme ve savurma gibi işler için rüzgar gerektiği ve düğün dernek gibi sevinçli toplantıların “el “yani ailenin dışındaki “yabancı” kişilerle olacağını açıklamışlardır.

  Günümüzde makinalı tarıma geçildiğinden artık ekin biçme; deste ve taya yığma, dömen yapma, öküz ve kısrak ile harman dövülmesi olayı çok geride kalmıştır. İletişim ve ulaşımın kolaylaşması ile acı ve eskilerin “mürüvvet “ denilen sevinçli olaylara katılmak acıları ve sevinçleri paylaşmak kolaylaşmıştır. Ancak akrabalar ve komşular arasındaki bağlar eskisi kadar sıcak ve samimi değildir. Yeni yaşam düzeninde eskilerin “ aile yakını “ dediği kişilerin çoğu değişen yaşam koşulları ve bireysellikten dolayı yabancı “ el” olmuştur.

   Yazıyı bir ata sözüyle bitirelim; Allah dost eksikliği göstermesin!

Herkese iyi haftalar olsun.