MİRAÇ GECEMİZ: İLÂHÎ RAHMET VE SEKÎNET VESİLEMİZ

    Geçen yıl milletçe büyük bir felaket yaşadık. Yitirdiğimiz her bir canın acısıyla yüreklerimiz yangın yerine döndü. Acımızı tarif etmeye kelimeler kifayetsiz. Allah’a hamdolsun ki dün olduğu gibi bugün de zor zamanımızda kenetlendik. Âlicenap milletimiz başta olmak üzere duyarlılık gösteren ülkelerin, depremin ilk anından itibaren maddi manevi imkânlarını seferber etmesi her türlü takdire şayandır.

İnanıyoruz ki aynı iman ve ruha sahip olduğumuz müddetçe aşamayacağımız hiçbir engel yoktur. Toplu vurdukça yüreklerimiz Allah’ın yardım ve inayetiyle üstesinden gelemeyeceğimiz zorluk yoktur. Birlik ve beraberlik içinde hareket ettiğimiz sürece saramayacağımız hiçbir yara, dindiremeyeceğimiz hiçbir acı yoktur.

Bu gece, mahzun gönüllerimize ilâhî bir rahmet ve sekînet vesilesi olan miraç gecesini idrak edeceğiz, inşallah. Bizleri bu mübarek geceye ulaştıran Cenâb-ı Hakk’a sonsuz hamd ü sena, ümmeti olmakla şeref bulduğumuz Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimize salat ve selam olsun. Miraç Gecemiz mübarek olsun. 

Yüce Rabbimiz, Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizi, ömrünün hüzün senesi olarak bilinen çok zor bir döneminde miraç hâdisesiyle teselli etmişti. Âlemlere rahmet Hz. Muhammed Mustafa (S.A.V.) Efendimizi zatının birliğine, büyüklüğüne ve sonsuzluğuna şahit kılmıştı. Bu kutlu yolculuk Kur’an-ı Kerim’de şöyle anlatılmaktadır:

سُبْحَانَ الَّذِى أَسْرَى بِعَبْدِهِ لَيْلاً مِنَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ اِلَى الْمَسْجِدِ اْلأَقْصَى الَّذِى بَارَكْنَا حَوْلَهُ لِنُرِيَهُ مِنْ آيَاتِنَا اِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ

“Kulu Muhammed’i, bir gece Mescid-i Haram’dan alıp Mescid-i Aksa’ya kadar götüren ALLAH her türlü noksanlıklardan münezzehtir. O Mescid-i Aksa ki, biz O’nun etrafına feyz ve bereket verdik, etrafını mübarek kıldık. Bu gece yolculuğunu, O’na bizim kudret ve azametimize delâlet eden ayetlerimizden, nice şaşkınlık verici şeylerden bazısını gösterelim diye yaptırdık. Muhakkak ki O, evet sadece O, her şeyi hakkıyla işitci ve her şeyi de hakkıyla görücüdür.” 

İsra ve Mi’rac hadisesi: Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimiz uyanıkken, şahsı yani hem mübarek vücudu ve hem de ruhu ile olmuştur. Rüyada veya sadece ruhu ile olmamıştır. Eğer böyle olsaydı, Mekke müşrikleri ve hatta imanı zayıf bir kısım Müslümanlar tarafından inkâr edilmezdi. 

Bu mübarek gecede, ellerimizi semaya, dillerimizi duaya, gönüllerimizi Rabbimize açıp yalvaralım ve diyelim ki:

رَبِّ إِنِّي لِمَا أَنْزَلْتَ إِلَيَّ مِنْ خَيْرٍ فَقِيرٌ

“Ey Rabbimiz! Bize göndereceğin her hayra muhtacız.”

 رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي.  وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي

“Rabbimiz! Gönlümüze ferahlık ver. İşimizi kolaylaştır.” 

رَبِّ اغْفِرْ وَارْحَمْ وَأَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ

“Ya Rabbi! Bizleri bağışla. Bizlere merhamet et. Sen merhamet edenlerin en hayırlısısın.” 

Rahmet ve mağfiretin bizleri kuşattığı bu kutlu gecede, dualarımız sadece dillerimizde kalmasın. Sözlü dualarımıza fiili dualarımızı da katalım. Yaşadığımız bu büyük afet karşısında kimsesizlere kimse, çaresizlere çare olmaya devam edelim. İhtiyaç sahiplerine kol kanat gerelim, yetim ve öksüz yavrularımızı bağrımıza basalım. Kardeşlerimizin acısını bir nebze de olsa hafifletmek için elimizden gelen bütün gayreti gösterelim. Deprem bölgelerinin yanında illerimize gelen depremzede kardeşlerimize de ulaşıp destek olalım. İhtiyaç fazlası evlerimizi ve bütün imkânlarımızı karşılıksız olarak onların istifadesine sunalım. Bu zor dönemde fahiş fiyatlarla depremzede kardeşlerimizi, aziz milletimizi istismar edenleri uyaralım. Unutmayalım ki gün, dayanışma ve yardımlaşma günüdür. Vakit, iyilik ve fedakârlık vaktidir. Zaman, Ebu Hureyre (R.A.) den rivayet edilen Resûlullah (S.A.V.) Efendimizin şu hadis-i şerifini aklımıza ve gönlümüze nakşetme zamanıdır:

والله في عون العبد ما كان العبد في عون أخيه

"Bir kul, din kardeşinin yardımında bulundukça, ALLAH Teâlâ da o kula daima yardım eder."

Cenâb-ı Hak, Miraç Gecesi huzuruna kabul buyurduğu Sevgili Peygamberimizi üç büyük ikramla ümmetine geri gönderdi.

 Bunlardan biri ümmet-i Muhammed’den olup Allah’a şirk koşmayanların eninde sonunda muhakkak cennete girecekleridir. Diğeri “Âmenerrasûlü” olarak bildiğimiz ve bizlere imanı, kulluğu, hesap gününü, Allah’a yakarışı öğreten Bakara Suresi’nin son iki ayetidir. Bir diğer müjde ise kulun Rabbiyle buluşması olan namazdır.

Süleyman Çelebi’nin Mevlid-i Şerif’te “Sen ki mîrâc eyleyûb ettin niyaz, Ümmetin mîrâcını kıldım namaz” dizeleriyle ifade ettiği gibi namaz, Mü’minin miracıdır. Dinimizin direği, gözümüzün nuru, kalbimizin huzurudur. Allah’ı anmanın en güzel şekli, ibadetlerin en faziletlisidir. Ebû Hureyre (R.A.)den rivayete göre:

إن أول ما يحاسب به العبد يوم القيامة من عمله صلاته فإن صلحت فقد أفلح وأنجح وإن فسدت فقد خاب وخسر

“Kıyamet gününde kulun hesaba çekileceği ilk ameli onun namazıdır. Eğer namazı düzgün olursa, işi iyi gider ve kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa, kaybeder ve zararlı çıkar.”  Hz. Peygamber (S.A.V.) Efendimizin buyurduğu üzere “Namaz, kıyamet günü kulun ilk hesaba çekileceği ameldir.”

Namaz, Mü’mini koruyan manevî bir zırhtır, onu  hayâsızlıktan, fuhşiyattan ve dinin çirkin gördüğü işlerden ve kötülüklerden alıkoyar. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

اُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلَاةَ إِنَّ الصَّلَاةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ

“Resûlüm! Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı dosdoğru kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. ALLAH Teâlâ’yı anmak elbette en büyük iştir, ibadetlerin en büyüğüdür. ALLAH Teâlâ yaptıklarınızı bilir.”

Namaz af ve mağfiret vesilesidir. Beş vakit namaz ve Cuma namazı, büyük günah işlemedikçe küçük günahlara kefarettir. Ebu Hureyre (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz:

الصلاة الخمس والجمعة إلى الجمعة كفارة لما بينهن ما لم تغش الكبائر

“Büyük günahlar işlenmedikçe beş vakit namaz ve iki cuma, aralarındaki günahlara keffaret olur.”  Buyurdu.

Mü’minin dirilişi ancak namazla olur. Mü’min namazla huzura erer. Rabbiyle olan bağını namazla kuvvetlendirir. Nefislerimiz namazla arınır, ruhlarımız namazla kemale erer. Sıradanlaşan hayatlarımız namazla bereketlenir. Cennetin kapıları bize namazla açılır. Bakınız: Cabir b. Abdullah (R.A.) den rivayete göre Resûlullah (S.A.V.) Efendimiz ne buyurdu:

مفتاح الجنة الصلاة ومفتاح الصلاة الوضوء

“Cennetin anahtarı namazdır. Namazın anahtarı da abdesttir.” 

Geliniz, Miraç hediyesi namazlarımızı Yüce Mevla’nın rızasını kazanmaya vesile kılalım. Namazlarımızı zayi etmeyelim. Samimiyetle ve hakkını vererek eda edelim. Kötülüklere karşı bizleri koruyan bir kalkan yapalım. Aile efradımızı, göz aydınlığı çocuklarımızı namazın huzur veren iklimiyle buluşturalım. Cenab-ı Hak şöyle buyuruyor:

وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلاَةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا لاَ نَسْأَلُكَ رِزْقًا نَحْنُ نَرْزُقُكَ...

“Aile efradına namazı emret. Kendin de ona sebat ile devam eyle. Biz senden bir rızık istemiyoruz. Seni biz rızıklandırırız.” 

Yazımızı bitirirken ahirete irtihal eden her bir kardeşimize Cenâb-ı Hak’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifa, aziz milletimize metanet diliyorum. Rabbim bizleri her türlü felaketten muhafaza eylesin. Miraç gecemiz mübarek olsun.