Kıral Mátyás’ın başkâtibi János Thuróczy 1488 yılında yayımlanmış olan Chronica Hungarorum adlı yapıtında Macarların kökenine ilişkin şunları söylüyordu:

“Son yılların süregelen dinginliğinin sonucunda bizler de sākin bir yaşam sürdüğümüzden, önümüzde her zaman farklı çeşit çeşit meseleler olduğundan, sohbetler sırasında bazen güzel tartışmalar yapardık, tartışma esnasında birçok kez Macar Milleti’nin en eski tarihi ve Macarlar’ın neşet ettiği toprak parçası ve eskiden adı Pannonia*, şimdi Macarlar’dan dolayı Macaristan olan bu bölgeye ne şekilde geldikleri hakkında farklı görüşler taşıdığımızdan aramızda önemsiz münakaşalar da yaşanırdı”. (1)

Macarların kökenine ilişkin tartışmalar bu yapıtın yayını üzerinden 525 yıl geçmiş olmasına rağmen bizzat Macaristan’da ateşli bir biçimde tartışılmaya devam ediyor.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban bir iki yıl önce Macarcanın Türkçe ile akraba olduğunu ve Macarların Hun İmparatorluğu hükümdarı Atilla’nın soyundan geldiklerini söyleyince ülkede tartışma yeniden alevlendi. (2) Euronews mikrofonlarına konuşan Macarlar ise farklı görüşler ileri sürüyor. Biri “Türkler 150 yıl burada hakimiyet kurdu, ancak bu iki millet arasında herhangi bir akrabalık hatta kardeşlik olduğunu bile düşünmüyorum. Sadece ortak bir geçmişimiz var.” “Ben mevcut görüşe sadığım. Bence biz Fin-Ugor halklarından biriyiz” derken bir diğeri “Bence Türk kökenimiz olduğu doğru. Bir keresinde Japonlar, Ukraynalılar, Türkler ve Macarların bin yıllar önce aynı etnik grupta olduğunu okumuştum” diyor.

Macarların yurt tutuşlarının tarihi olarak 895 yılı verilir. Gerçi Macaristan Prensliği diye geçer tarihte ancak Macar kabileler (boylar) Macaristan’da özerk biçimde hareket ederek akınlarda bulunmaktaydı. Macar halkına Peçenek ve Sarmatların bir kolu olan Yaslar da katılmıştır. Macarların Slavları egemenlikleri altına almalarıyla halkın etnik çeşitliliği daha artmıştır. (3)

karar verdiler”. (1)

Bonfini’ye göre bu akrabalar kısmen yenilgiden sonra “Hun adından hoşlanmayan ve kendilerini Avar olarak adlandıran Hunlar”, kısmen de “Atilla ile Daçya’nın dış kısmını, şimdi Erdel diye isimlendirilen bölgeyi ele geçirmiş olan Sekellerdi”. (1)

İtalyan üstadın düşüncesi tam anlamıyla bir yenilik içermiyordu; 10-12. yüzyıl Batı Avrupa yazarlarında sadece Hun-Macar değil, aynı zamanda Avar-Hun, Avar-Macar ve Hun-Avar-Macar akrabalığı da görülmektedir. Buna karşın Macaristan’da bu düşünceyi okuyucunun önüne ilk koyan Bonfini idi. (1)

Başlangıçta tamamen kabul edilmiş gibi görünen bu görüş 15. yüzyılın sonunda başka görüşlerle karşılaştı.

1458’de Papa II. Pius adını alan Aeneas Sylvius Piccolomini’nin 1507’de yayımlanan Cosmographia adlı eserinde yer alan teze göre, Macarlar’n ataları, akrabaları Don ırmağının kaynağı bölgesinde oturan ve dilleri Pannonia’da yaşayan Macarlarınki ile aynı olan, samur kürkü ticareti yapan “Hunugorlardan” neşet ederler. – Bu yüzden Piccolomi’nin Veronalı bir keşişin anlattıklarına dayanarak öne sürdüğü – Macarların ve Hunların akraba olduğu; Macarların Hunlardan neşet ettiği inancı doğru değildir. (1)

artış gösterdi.

Macar kadim tarihinin köşe taşlarından birisi olarak kabul edilen, bilimsel olarak doğrulanmış, Fin-Ugor dil akrabalığını şüphe ile karşılamak ve hayatlarında Macarcanın dışında yabancı bir dil öğrenmemiş insanların Karpatlar Havzası’nın kadim dili ve diğer safsatalar hakkında yeniden Sümer teorisinden başlayarak konuşması moda haline geldi.” (1)

Günümüze yaklaştıkça yapılan çalışmalar Macar halkının da tıpkı tüm diğer halklar tabii bu arada Türkler gibi tek bir kaynaktan oluşmadığını gösterdi.

1930’lu yılların sonuna kadar arkeologlar yurt tutu�