Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan olduğunda özel konutta oturmayıp, Keçiören'de bir dairede oturmayı tercih etmişti. Bunu milletvekillerinin lojmanlarda oturmaması ve lojmanların satılması takip etti.
Her iki uygulama da, iktidara gelişinin ilk aylarında Ak Parti ve liderine olan sempatiyi artırmıştı.
Başbakanın fakir aile sofralarında, gecekondularda yaptığı iftarlar, ‘içimizden biri' kanaatlerini pekiştirmişti.
Seçim dönemlerinde aşağı yukarı her siyasetçinin yaptıklarını, iktidar koltuğuna oturduktan sonra devam ettirebilmek, geldiği yeri unutmamak önemliydi.
Yapmanın zor, yıkmanın kolay olduğunu hep biliriz. Şimdi ne oldu da Ak Parti yaptıklarını yıkacak bazı düzenlemeleri gündeme getiriyor ?
Milletvekilleri trafik kurallarına uymayacak mı ?
Geçen hafta Meclis'te temsil edilen dört siyasi partinim mutabık kaldığı, milletvekili haklarını düzenleyen bir yasa teklifi, Meclis Bütçe ve Plan Komisyonunda kabul edildi.
Bu mutabakat, yakın geçmişte “kıyak emeklilik yasası” olarak bilinen ve Anayasa Mahkemsince iptal edilen yasa gibi algılanarak “kendi menfaatleri söz konusu olunca nasıl da anlaşıyorlar” eleştirileriyle kamuoyunda tepkilere neden oldu.
Tepkiler teklifin tamamını eleştirmemizi gerektirmiyor elbette. Bu nedenle teklifin olumlu ve olumsuz gördüğüm yönlerini henüz teklif genel kurula gelmeden dile getirmek istiyorum.
Teklife göre, kuralları ihlal eden Milletvekillerine ceza kesilemeyecek olması en fazla tepki çekiyor. Hak, adalet ve hukuk önünde eşitlik ilkeleriyle bağdaşmayan bu düzenleme kamu vicdanında tasvip görmüyor. Kısa zaman önce Başbakan Erdoğan'ın ‘trafik kurallarının uygulanmasında kimseye ayrıcalık olmayacak' şeklindeki açıklamalarıyla da örtüşmüyor. Vatandaş haklı olarak ‘halkın can ve mal güvenliğini tehlikeye sokacak şekilde sarhoş bir milletvekili yoluna devam mı edecek' diye soruyor. Sarhoş iki şoförden sade vatandaşı trafikten men ederken milletvekiline ‘buyur yoluna devam et' şeklindeki bir uygulama savunulamaz. Kanaatimizce asla böyle bir düzenlemeye gidilmemeli. Aksine özel kanunlarında ayrıcalığı bulunan kamu görevlileriyle ilgili düzenlemeler gözden geçirilmelidir.
Milletvekillerinin önceden plakasını verecekleri bir araçlarına ceza kesilemeyecek olması, itfaiye, ambulans gibi geçiş üstünlüğü hakkı verilmesi de şaşılacak bir teklif. Yasalaşırsa, araçların nasıl istismar edileceğini kestirmek zor olmasa gerek.
Teklif, görevde olan ve olmayan milletvekilleri ile bunların eşleri, anne ve babaları, bakmakla yükümlü oldukları aile fertlerinin bütün tedavilerinin Meclis tarafından karşılanmasını öngörüyor. Zaten tedavi masrafları karşılanıyorken bu değişiklik niye diye bakıyoruz. Burada yoruma açık bütün tedavileri kavramı dikkat çekiyor. Bununla artı ne sağlanacak ? Keyfi estetik ameliyatları dahil tedavi amaçlı seyahatlerine kadar sınırsız bir uygulamanın devlet bütçesinden karşılanması mı düşünülüyor ? Devlet bütçesinden milletvekillerine böyle bir ayrıcalık tanınmalı mı? Vicdanlar kabul etmeyip sorgulanıyorsa bir daha düşünmek ve hatadan dönmek gerekir.
Diplomatik pasaport görevdeki milletvekilin hakkı olmalıdır. Ama eski milletvekillerine ve aile efradına ömür boyu bu hakkın verilmesi görev gerekleri ile nasıl bağdaştırılacaktır? Bu sorunun da tatmin edici cevabı yoktur.
Bir taraftan milletvekili lojmanlarında olduğu gibi diğer kamu lojmanlarının, özellikle sosyal tesis, dinlenme tesislerinin satılması ve bu ayrıcalıkların kaldırılması gündemde iken milletvekillerine kamuya ait sosyal tesislerden, o tesislerin en üst düzey yöneticisinin imkanları dikkate alınarak yararlanma hakkı sağlanmasının da makul, mantıklı ve hukuki bir gerekçesi yoktur.
Seçilmişlerin itibarı korunmalı
Milletvekillerinin protokoldeki yerlerinin yükseltilmesi ve hukuk devleti ve demokrasi açısından son derece önemli, olumlu bir tekliftir. Bununla yetinilmemeli, bu vesile ile askeri vesayet kalıntısı protokol uygulamaları gözden geçirilmeli, illerde yasama, yürütme ve yargı erklerinin temsilcileri protokolde ön sırada olmalı, üçlü selamlamalardaki askeri görüntü de sonlandırılmalıdır.
Milletvekillerinin görevleri süresince makul bir maaş almaları, görevleri gereği yaptıkları harcamaların Meclis bütçesinden karşılanması doğaldır. Bir çok bürokratik makamda temsil- tören giderleri adıyla takdiri ilgili bürokrata bırakılmış kamu harcamaları varken, milletvekillerinin benzer haklardan yoksun bırakılmasının gerekçesi yoktur. Milletvekillerinden herkese karşı başı dik ve özgürce hareket etmesini beklerken, başkalarına muhtaç duruma düşürecek bir maaş ve ödenekle yetinmesi istenilemez. Milletvekilliği parası için yapılacak bir görev değildir elbette, ama paraya muhtaç olarak yapılacak bir görev de değildir. Adalet ve hakkaniyet ölçülerine göre vicdanları rahatsız etmeyecek bir düzenlemeye kimse karşı çıkmamalıdır.
Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine, CHP, MHP ve BDP'nin yasa teklifinden imzalarını çekmeleri de ilginç. Önce neden imzaladınız, şimdi niçin imzanızı çekiyorsunuz ? Doğru bulduğunuz yanlarını desteklemek, yanlış gördüklerinizden desteğinizi çekmek gibi makul bir tavır sergileyemez misiniz soruları cevapsız.
Teklif böylece yasalaşırsa, saydığımız olumsuzlukların sorumluluğu Ak Parti'de kalacak. Ak Parti, seçilmişlerin itibarını koruyacak kısmına evet demeli ama, hukuk devleti, eşitlik ve hakkaniyet, ilkeleriyle bağdaşmayan bölümlerini tekliften çıkarmalıdır. Aksi hal ve tutum, yasal teminat sağlamak isterken hem seçilmişleri hem de kendisini itibarsızlaştıracaktır.