KAŞ’DA GOCA GAVAK’IN DİBİNDEN GEÇTİM.!

   Geçmiş dönemlerde 2000’li yıllara kadar Kaş’lıların buluşma; sohbet, alışveriş ve dedikodu noktası “ Goca Gavak” artık turizmin hizmetinde gölgelik olarak hizmet veriyor.

   1800 yıllarında 8 kurnalı/ yalaklı ilçe/ mahalle çeçmesinin yanına dikildiği tahmin edilen “ Goca    Gavak” bu gün ayakta kalan son anıt ağaçtır. Daha önce Kızılay Şubesi’nin bulunduğu merdivenin yanında bulunan diğer kavak ve Tahir’in Fırını önünde bulunan ve berber Kazım tarafından dikildiği bilinen büyük çam ağacı da kesilmiş olduğundan bu gün ilçe merkezinde yaşı 200’ü bulan başka anıt ağaç kalmamıştır. Gazeteci- yazar Yusuf Yavuz tarafından ilk kitap şenliği sırasında bu yaşlı kavağkn gövdesine bir anıt tabelası asılmıştı. Şimdi ağacın gövdesini yandaki işletmelerin “ fiyat / menü tabelaları “ süslüyor. Goca Gavak dibinde bulunan yuvarlak çember şeklindeki betonlu duvar eskiden insanların gölgede oturdukları, köylerden gelen tavuk, yumurta, kese yoğurdu satanların mallarını sergiledikleri, iş arayan amelelerin bekledikleri bir yerdi.

Köşedeki bakkal dükkanını işleten ağzından dua eksik olmayan Mıstan Amca ile yanındaki dükkanda bakkallık yapan Demre’den, Gömbe’den gelen dostlarıyla içeriye girip çay bardağı ile 2 tek rakı atıveren Arap Mustafa Amcamız vardı. Yandaki dükkanda Celal Akşar, bakkal, hırdavat, tüp gaz daha sonra Arçelik beyaz eşya satardı. Celal Akşar Demre’ye taşınınca dükkanı o zaman Dere Köyünden gelen kamyoncu ve Yahya Yenier’in damadı olan Sabri Acar’a devir etmişti. Çok sonraki senelerde tahminin 1982 senelerinde bu yerde bir tavukçu dükkanı açıldı ama uzun süre devam etmedi. Ondan sonra rahmetli ayakkabıcı İbrahim Efeoğlu işini bırakarak , Urfa’dan gelen ustalarla “kebabçı dükkanı” açtı.O zaman Urfa Siverek ‘ten gelen Rahmetli Cuma Beyazgeyik ‘te aklımda kaldığına göre Kaş’ın ilk “ kebabçı lokantasını” burada açmıştı. Celal Akşar’ın güney doğusunda tam meydanda aktar gibi her şeyi satan ve herkesle Çukurbağ Yarımadası’na yol yapılmasını dile getiren, sabah ezanı açtığı dükkanında günün ilk olaylarını ve dedikodularını anlatan, yarımadada içinde hakim ve savcılar, profesörler gibi insanlara 70-80 arsa satan, sonradan yaptığı apartmanı genelde hakim, savcı, icra müdürü gibi görevlilere kiraya veren zeki ve ileri görüşlü Hidayet Amca’yı ( Özden) anlatmaya bu satırlar yetmez. Daha önceki yıllarda Kaş lokantalarında “ ev türü yemekler ve deniz ürünleri “ bulunurdu. Birçok lokanta sebze ve bakliyat yemekleri yapmasına karşılık genelde Eriş lokantasının sahibi rahmetli Ali Eriş ve kardeşi Mercan Lokantasının sahibi rahmetli Salih Eriş “ deniz ürünleri” satan içkili lokantalardandı.

Dün Cumhuriyet Meydanı’ndan geçerken köşedeki dondurma dükkanında gazete satan ve iyi palavra attığı bilinen Nuri Efendi’nin sohbet arkadaşı olan gazete bayisi Durdal Efendi’ ve yanındaki dükkanda Şevketler Sülalesinden ayakkabıcı DURDALİ Amcaları aradı gözlerim. Köşedeki Uzun Mehmet ( Bilgin) ve kardeşi Mevlüt Bilgin manifatura ve av malzemeleri gibi ilçede bulunmayan malzemeleri satarlardı. Gazyağı ve bakkaliye malzemeleri ve fakir insanlara, köyden gelenlere “ çeyrek ekmek arası” helva satan bakkal Kuru Ahmet amcamızı da aradı gözlerim. Ama her yer fiziken değişmişti, esnaflar hepsi Kaş dışından gelmişti. Kimse beni tanımıyor, oradaki personel “ kim bu amca, neden dikkatle bizim dükkana bakıyor “diyor gibiydiler.

   Dün Kaş Cumhuriyet Meydanından geçerken hayalimde geçmişe bir yolculuk yaptım.O dönemin güzel hayatını ve güzel adamlarını aradım. Herşeyin değiştiğini çok iyi biliyorum ve her gün yaşıyorum ama yinde de “ yorgun beynime” her şeyin geride kaldığını kabul ettiremiyorum.

İYİ İNSANLAR

İyi insanlar güler yüzlü, alçak gönüllü ve duyarlıdır. Bazı insanlar eliyle ve diliyle iyilikler dağıtır. Eskiden iyi insanlar için;

- hem eline güçlü, hem diline güçlü derlerdi. Bilhassa kadınlarda herkese tatlı diliyle davranan, hiç bir eğitim almamış sadece aile görgüsüyle yetişmiş çok iyi “ anaç “ insanlar vardı. Bunlar bütün çocuklara kendi çocuğu, kardeşi gibi davranırlardı. Evlerinde sofraları her zaman açık olur, hiç bir komşuya “ eli boş gitmez” akraba ve komşuları birbirine kaynaştırırlardı. Mahallelerimizin, sülalelerin, köylerin bu güzel cahil kalmış ama “ insanlık üniversitesini “ bitirmiş annelerimizin hepsi u dünyadan ayrıldılar. “ Benim kızım okusun, meslek sahibi olsun” diyen anneler çocuklarına kendi bildiklerini öğretmediler, yani aile büyüklerinden aldıkları görgü ve bilgiyi, nezaketi “ el vererek “ kızlarına aktarmadılar.

Bu günün insanım çoğu görüntüsü gibi, her yeni dikenli ve zehirli “maymun çıkmaz” ağaçları gibi oldu.

İnsanlığın büyük sınavdan geçtiğine inanıyorum. Allah sonumuzu hayır eylesin.

BAY BAY

Hayat iyiliklerle, güzelliklerle yaşanırsa insanlar mutlu olur. Bazen bir çocuğa “ bay bay” yaparsınız, uygunsa başını okşarsınız, bazen yaşlı bir kimseye “ selam verip elini öpersiniz”, bir yaşlıya, güçsüze yardım edersiniz, bazen yolunu şaşırmışsa “ doğru bir yol” gösterirsiniz, bazen fırında birkaç ekmek parası verip “ askıda ekmek “ iyiliği/ hayrı yaparsınız. Bazen kapıda, sırada, kuyrukta beklerken komşu kişiye “ gülümsersiniz”. Evren de hiç bir iyilik ve kötülük karşılıksız kalmaz. Başkalarına ne yaşatırsan onu yaşamadan bu hayattan gidemezsin. Atalarımız “ boş durmaktan köpek taşlaması iyidir” demişler. Ben de evvelsi gün daha önceki şenlerde ilgilendiğim ağacımın trafik görüntüsüne engel olan dallarını budadım, dibindeki fazlalıkları aldım onu daha sağlıklı ve güzel görünür hale getirdim. Bunun için kimseden birşey beklediğim yok. İnsanlardan beklentim herkes önce evinin önünü temiz tutsun, sonra sokağındaki ağaca, yola atılmış çöpe, şişeye dikkat etsin. Göreceksiniz çevremiz daha güzel, sizler ve etrafımızdaki kişiler daha mutlu olacaktır.

   Unutmayalım ki gülümsemek ve iyilik bedava! @öne çıkar

DEBRELİ HASAN TÜRKÜSÜ’nün ÖYKÜSÜ.

  Debre Köyü, Yunanistan'da bir Bektaşi Köyü'dür. Ali Baba Bektaşi Dergahı bu köydedir.

1800'lerin sonunda bu köyde Hasan adında bir genç yaşardı. "Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" deyip dağlara çıktı Eşkiya oldu. Eşkiyalığı boyunca zenginlerden alıp fakirlere verdi hep. Ezileni, yoksulu, garibanı korudu, kolladı. Adına Rumca türküler bile yakıldı. Debreli Hasan'ın adına nice türküler yakıldı. Onlardan biri de Drama Köprüsü türküsüdür.

   Selanik bölgesinin Robin Hood'u, Köroğlu'su olan Debreli Hasan'ın bir filmini çekseydik iyi olurdu.

Bugün Halk Müziği sanatçısı Ruhi Su'nun ölüm yıldönümü. Debreli Hasan'ı ve Ruhi Su'yu saygıyla anıyoruz.

Kaynak: X Babaİshak.

   MEVLÂ’NE CELALETTİN RUMİ; NE GEÇMİŞ VAR NE GELECEK,

   Ne geçmişi düşünerek üzül, ne geleceği düşünerek tasalan, anı yaşa ! “ diyor.

   Dün yokluk ve sıkıntıdan yaşadığımız doğanın ve güzel insanlık devrinin kıymetini bilemedik, basit sülale, mahalle, miras kavgalarıyla, Amerikan oyunlarının aleti olarak sağ- sol davasıyla hayatımızın büyük bölümünü ve ülkemizin enerjisini boşa harcamış olduk. “ Eskiden buraların her yeri dutluk, zeytinlikmiş “ diye hayıflanan genç insanlar gereksiz kardeş / miras kavgalarıyla bütün zeytinlikleri ve dutlukları Ankara’nın, İstanbul’un uyanık emlakçılarına veya rantçılarına sattık. Şimdi bir “ yeşil bir dut ağacına ve 200 -400 senelik mahsüldar zeytin ağaçlarına hasret kaldık. Modern binalar yapılacak, “ iyi kira alacağız “ diye Likya Medeniyeti’nin en güzel eserlerinden lahit mezarlarını balyozlarla, kepçelerle parçaladık, geceleri parçaları yok ettik. Şimdi yaya yürüyecek bir yol, eski zeytin ağacının yerine bir ağaç dikeceğim yer avuç toprak yok. Birkaç yüz ailenin çok iyi para veya kira kazanması bile onları “ mutlu edemez”.Toplumla yaşanılmayan hayat, paylaşılmayan sevinç ve üzüntü insanları mutsuzluğa ve depresyona sokar. Rant kazanmak uğruna yaptıkları numaralar,yedikleri kamu hakları, hatta parçalandıkları ve üzerine otel, pansiyon, apart yaptıkları o Likya mezarında ebedi uyuyan o Likyalı’nın ruhu bu kişilere huzur vermez. Toplum veya kişi hakkı yiyerek zengin olan kimselerin çocukları ve torunlarının huzurlu bir hayatı olmadığını geçmişte anlatılan yüzlerce olaydan biliyoruz. Bu hayattan zulüm, gaddarlık veya siyaset yoluyla zengin olmuş nice ailelerin bu gün hayattan silinmiş olduklarını görürüz.

   Biz Kaş’lılar ufak tefek konulardan bir birimizle uğraşarak önce sarı öküzü aslanlara veren korkak köylüler gibi “ sağcı- solcu” sizden- bizden gerekçeleri ve. hatır gönül kararlarıyla bütün yeşil alanları imara soktuk. Yol genişlikleri düşünülmeden bina yükseklikleri verildi, bu günkü Kaş’ın yaşadığı sıkıntıların asıl nedeni 1985 yılında İmar Planı yapma hakkının ilçe belediyesi meclislerine verilmesidir. Hiç bir şey düşünülmeden 5 dakika önce verilen bir dilekçe ile “ bizim Ahmet’in, Mehmet’in yol, park, yeşil saha olacak “ yerleri imara alındı, konut ticaret sahası yapıldı. Bunun yolu, otoparkı, parkı, çocuk oyun alanı, yeşil sahasını kim düşünür. Meclis üyelerinin çoğu ortaokul mezunu bile değil, çoğu küçük esnaf, imar planı nedir, nasıl yapılır ömründe duymamış insanlar. İmara sokulan yerin sahibinin sadece” bizden” olması yetiyordu. Mevlana’nın dediği gibi “ dün dünde kaldı, bu gün yeni şeyler söyleyip dünkü topluca yaptığımız hataların farkına varıp, geçmişe takılıp tasalanmadan güncel çözümler ve insanımıza mutluluk alanları yaratmalıyız.

   Atalarımız “ biri yer biri bakar, kıyamet ondan kopar “ derler. Bu rant dönemi böyle devam ederse, toplumsal ve aileler arasında zerre kadar huzur kalmayacaktır. Huzurun olmadığı yerde, başka insanların haklarını yiyerek, onların huzurunu kemirerek rant kazanan insanlar da o servetleri rahat ve huzur içinde harcamayacaklardır.@öne çıkar