KAŞ, ÇUKURBAĞDAKİ TARİKAT KAVUKLU MEZARLAR KİMLERE AİT OLABİLİR?

   SORU- YORUM !

   KAŞ, ÇUKURBAĞDAKİ TARİKAT KAVUKLU MEZARLAR KİMLERE AİT OLABİLİR?

   Çukurbağ Köyü mezarlığının doğusunda bulunan TEKKE TEPESİ’nde bir “ yatır” olduğu yüzyıllarca söylenmiştir. Son bir kaç senedir inşaat/ villa hevesimizden diğer yerler ve gelenekler, adetler/ töreler gibi bu yerleri de unuttuk.

   Benim çocukluğumda şifasız hastalığa yakalananlar, çaresiz derde düşenler, evlenmemiş kızlar buraya ziyarete gelir dua ederler, adak adarlardı. Burada kurban kesildiğini de duymuştum.

Benim çocukluğumda Kaş’ın çok zengin ailelerinin bile evlenmemiş kızları için buraya ziyarete geldiklerini görmüştüm. Çukurbağ Köyü’nün geçmiş tarihi ile elimizde yazılı bilgi yok. Atalardan duydukları bilgiyi aktaracak durumda olan kişilerin hepsi vefat etti. Köyde 1800 yıllarında Karamanlı Hasan Hoca’ ( annemin dedesi) nın medrese açtığını biliyoruz. Ancak köy mezarlığında eskiden de bildiğim ve dün fotoğraflarını çektiğim iki mezar da “ tarikat şeyhi” sarık veya destar denilen başlıklar vardır. O döneme göre ustalıkla işlenmiş taştan yapılmış mezar taşlarının kime ait olduğunu merak ediyorum. Bu mezar taşlarındaki sembolün ikisi birbirinden farklıdır. Bu iki kişinin bir din bilgini veya tarikat üyesi veya şeyhi olma ihtimali vardır. Benim yaptığım araştırmalar sırasında; Osmanlı döneminde ve Mevlevilikte görülen bu tip sarıklara veya mezar taşlarına rastlamadım.

   Bu konuda bilgisi ve yardımı olabilecek hemşerilerimin ve sayfa arkadaşlarımın bildiklerini veya bulduklarını paylaşmalarını rica edeceğim.

DİKKAT DİKKAT DİKKAT...

 Taksinin dolmuş gibi çalışması yasak olup, yolculuğun başladığı anda taksimetre açılması zorunludur. Müşteriden taksimetre fiyatının üstünde veya altında bir ücret talep edilemez.

Taksimetre açmamanın cezası: Trafik kanununa göre taksilerin içerisinde mutlaka taksimetre bulunmalı ve müşteri bindikten sonra çalıştırılmalıdır. Bu durumun aksi tespit edildiği takdirde kişilere 20 puan ceza verilmektedir. Aynı zamanda 3.135 TL para cezası uygulanır. Trafik kanunu gereğinde bu cezanın belirtilen gün içerisinde ödenmesi gerekmektedir. Ödenmediği takdirde faiz işlemeye başlar ve araç trafikten alınır.

DÜNYA ŞUĞULU

Yıllar geçtikçe insanların telaşı eskilerin deyimiyle “ dünya şuğulu” hep artıyor. Telaşı artan insanın huzur ve mutluluğuda azalıyor.

 Bütün öğretilerde açıklandığı gibi insan ömrü çok kısadır. İnsanoğlunun hayalleri ve hırslarına göre” eşekten ödünç aldığımız 20 yıla eklenen maymundan ödünç aldığımız 20 yıl da dahil toplam 80 yıl bile insanlara yetmemektedir. Bu gün durum böyleyken ileriki senelerde çoğu insanın o yaşlara ulaşamayacağını düşünüyorum. Koskoca bir gün eskilerin dediği gibi “ göz açıp kapayıncaya kadar “ hızla geçiverdi. Hayat kısa ama dolu dolu yaşamasını bilene, yaşamasını bilmeden ve başkalarının yaşamasına da engel olanlar uzun yaşasa da hiç bir önemi yok.

HAYATA OLUMSUZLUK

 Hayatta yokları, eksiklikleri ve olumsuzlukları sayanlar hiç bir şekilde başarıya ulaşamazlar ve mutlu bir hayat süremezler. Bazı insanlar hayat boyu hep “ hayata olumsuzluk” penceresinden bakarlar. Onlara göre herkes kötü, herşey kötüdür. Bu hayatta hiç bir kişiyi, başarıyı, hizmeti ve sanatı beğenmezler. Bunlar çevrelerine hep “ olumsuzluk yayarlar”  ve insanları birbirine katarlar. Bu gibi insanlar genetik yatkınlık ve çocukluklarında yaşadıkları kötü, olumsuz olaylar nedeniyle hiç bir şeyden memnun ve mutlu olmazlar. Hayatları bir savaş gibi devam eder. Kimse bunların dillerinden “ bir tatlı söz “ duymaz. Eleştirmedikleri hiçkimse ve konu yoktur, huzursuzluk yaşamamak için bu gibi insanlardan uzak durmak ve onları ikna etmeye kalkışmamak gerekir. Bu tip insanlar diğer insanların başarılarını küçümser, yapılan işleri önemsiz,  insanları değersiz göstermeye çalışırlar. Günümüzde yaşanan adaletsizlikler, güven eksikliği, ekonomik ve manevi sıkıntılar nedeniyle “ olumsuz insanlar” gittikçe artmakta ve artacaktır. Küçük yerlerde ve kasabalarda yaşanan “ kıskançlıklar”  komşu ve akrabalar arasında yaşanan sorunlar nedeniyle bu gibi insanlara daha çok rastlanır. Huzurlu yaşamak için etrafımızdaki “ huzur kaçıran, mutluluk yokedici “ insanlardan uzaklaşmak gerekiyor diye düşünüyorum.

İSTANBUL’dan FERYAT VAR

YENİ DOLANDIRICILIK YÖNTEMİ!

(WHATSAAP’dan Alıntı)

Arkadaşlar bugün yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum taktir ve yorum sizlere ait, yollar ard niyetli insanlarla dolu. Metrodan indim ikametime doğru sağa sola bakarak yürüyorum. Arkamdan 3-4 yaşlarında bir kız çocuğu amca amca diye seslenip ”amca beni Hakan abilere götür ”sözcüğünü hiç durmadan 50 metre boyunca arkamdan gelip tekrarladı. O esnada yoldaki erkek kuaförü dükkanın kapısındaydı, kuaför "Çetin abi sakın arkana dönme seslenen küçük kıza bakma ve sakın elini tutma, kızın babası ve abisi karşıda aracın arkasında saklanıyor, küçük kızla ilgilenip elini tutup konuşmak isteyenler olduğunda ortaya çıkıp kızımızı kaçırıyorlar, sapık var diye bağırıp, 3000 TL. para vermezsen seni affetmeyiz, milleti, polisi buraya toplarız diyorlar. Sen dükkana gir, tezgaha düşeni seyir edelim "dedi. Erkek kuaförüne girdim polisi aradım, detaylı bilgi verdim sivil ekip 5 dakika içinde malum alanda önlem aldı, bir genç erkek tam tezgahlarına düşerken polis müdahale etti. Daha sonra polisin biri kuaföre girdi, sohbet ettik. Polisin dediği " bunun gibi olaylarda çoğalma var. 3 saat sonra hepsi serbest kalır.  Başka semte devam ederler. İnsanlar rezalet ve dayaktan korktuğu için yanında parası olmayanlar korkudan bu çete mensuplarıyla beraber banka ATM sine beraber gidip ödeme yapıyorlar. Polisede bildirmiyorlar "şeklinde oldu. Dostlar aklınızın bir köşesinde bulunsun. Daha nelere şahit olacağız bu İstanbul'da.

  ÖKÜZ/DÜVE

  Bizim nesil gerçek ineklerle büyüdük. Ailede bütün ineklerin bir ismi vardır, bu isim ile çağrıldığında inek sahibine bağırarak cevap verirdi.

İnekler arasında liderlik durumuna göre boynuna çan takılırdı. Ayrıca bazı ailelerin ineklerinin boyunlarında mavi boncuklu nazar ve süs kolyeleri olurdu. Köylerde inekler evin bir bireyi gibidir, her sene doğurur, buzağı dişi olursa “ düve” olur ve büyüyünce o da anne olur. Buzağı erkek olursa “ büyüdüğünde önce tosun sonra “ öküz “ olur. Öküzler çift sürmede ve harman döğmede, hatta kağnı gibi ilkel taşıma araçların çekilmesinde kullanılır. Ana inek evdeki diğer düvelerin ve tosunların hatta ineklerin ve öküzlerinde “ anasıdır”. Köylerde 20/25 sene ailenin bir üyesi olarak yaşayan, doğurduğu düve ve tosunlarla, sütü ve gübresiyle ailenin maddi gelirine katkıda bulunan ailenin bütün fertlerinin onunla birlikte yaşadığı inekler vardır. İnekler sütüyle ailenin süt, yoğurt, kaymak ve tereyağı ihtiyacını karşılar. Ahırdan toplanan ve bir yerde biriktirilen inek gübresi yaz aylarında sera yapan üreticilere satılır. Yılda bir veya iki defa satılan gübrenin parası da evin gelirine bir destek olur. Eski dönemlerde suni( yapay )gübre bilinmezdi, bütün meyve ağaçlarının köküne sebzelerin toprağına dinlendirilmiş “ sığır gübresi” veya keçi, koyun gübresi verilirdi. Taze sığır pisliği su ile karıştırılır ve biber, patlıcan gibi sebzelerin dibine bulamaç olarak dökülürdü. Bu bulamaç karışımından sonra sebzeler çok ürün verirlerdi. Köylerde çocuklar küçük buzağılarla oynar, onlarla dost olur, çeşitli oyunlar oynarlardı. Buzağı kendisine koyulan “ ismi öğrenir” çocuklar ve sahipleri ismini söylediğinde ona cevap verirlerdi. Bizim nesil köylerde inekler, buzağılar, tosunlar ile arkadaş gibi büyüdük, birçoğumuz tosunların sırtına bindik. 1960 senelerine kendimizin yaptığı ilk küçük top inek tüylerinden yuvarlayarak ve sıkıştırılarak yaptığımız toplardı. Atık bez parçalarımdan dikerek yaptığımız daha büyük olurdu. O zamanlar sünger veya naylon bir top sarınalma imkanı yoktu. Bu toplar bir cevizden biraz büyük olurdu, yere vurulduğunda birkaç santim zıplardı. Bunlar küçük sünger toplara benzerdi.

Bir dönem köylerde yaşayan hepimize yaşadığı yıllar boyunca” boğaz tokluğuna “ hizmet veren ineklerin ortadan kalkmasından sonra günümüz çocukları bizim torunlar şimdi reklam için koyulan sert plastik inek heykellerine bakarak yeni dönem dondurmalarını almaya gidiyorlar. Onlar hiç buzağı ile arkadaş olmadan, onunla oynamadan, kucağına almadan, ona dokunmadan büyüyecekler. Bu durumda biz mi yoksa torunlar mı şanslı bilmiyorum .@öne çıkar