Genel

İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ GERÇEĞİ VE TARİHSEL SÜREÇ

    Dünya ekonomisi, endüstri devrimiyle birlikte hızla büyüyerek, günümüzdeki seviyesine erişmiş ve bu sürece katkıda bulunan ülkelerin hızla gelişmesi ve zenginleşmesiyle sonuçlanmıştır. Bu sürecin çevreyle ilgili önemli iki karakteristiği fosil enerjisine olan bağımlılık ve mevcut sınırlı kaynakların verimsizce kullanıldığı tüketim ekonomisi modeline dayalı oluşudur. Doğrusal nitelikler taşıyan bu model, çevre kirliliği ve kaynakların hızla tüketilmesi konusunda bir çözüm üretemediği gibi bizzat problemlerin oluşumunu destekleyen bir yapı içermektedir. Bu sürdürülemez modelin artık yerini ekolojik dengeleri koruyan Çevreci Döngüsel Ekonomik Modele bırakması gereği günümüzde kabul edilen bir gerçektir.

Dünya Enerji Organizasyonu (DEO) tarafindan öngörülen ve mihenk taşları Çizelge1’de sunulan bir senaryoya göre, çevreci temiz ekonomi süreci 2007 yılında başladı ve “Enerji & Çevre Devrimi” olarak adlandırılan bu sürecin 2030 yılına kadar devam edeceği, 2050 yıllarında ise karbon seviyesinin endüstri devriminin ilk yıllarındaki değerlere çekileceği ve bu sürecin sonunda “Sürdürülebilir Enerji Kullanımı” olarak adlandırılan bir döneme girileceği öngörülmektedir. Dünya GDP (Gross Domestic Product) değerlerinin de verildiği bu grafikte öngörülen diğer önemli bir konu ise, yeni süreçte yapılan temiz enerji yatırımları ve sonuçta oluşturulan çevreci kaliteli unsurlar içeren iş ve işgücü sayesinde, dünya GDP değerlerinin artarak devam edeceğidir.

Aşağıda sunulan grafik, çevresel kirlenmenin en önemli sonuç göstergesi olarak değerlendirilen CO2 ve diğer Sera Gazları yayımı ile ilgili tarihsel süreci göstermesi açısından ayriyeten önem taşımaktadır.

                   

 Çizelge 1: CO2 Salınımı ve GDP Değerleri, Kaynak: WEO

Uluslararası Anlaşmalar, Kyoto Sözleşmesi ve Birleşmiş Milletler Paris İklim Anlaşması

1997 yılında Kyoto Anlaşması ile başlayan çevreci ekonomik dönüşüm süreci bir çok meşakkatli evrelerden geçerek günümüzdeki seviyesine ulaşmıştır.

Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Çerçeve Anlaşması (UNFCCC-United Nations Framework Convention on Climate Change) nezdinde her yıl değişik başkentlerde düzenlenen ve önemli çevresel konuların tartışılarak kararların alındığı COP (Conference of Parties) toplantıları bu sürecin devamında önemli bir rol oynamaktadır.

Bu konudaki çalışmalar COP çerçevesinde büyük bir ivmeyle devam ederken, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konseyinin, Aralık 2015 tarihinde Paris’te gerçekleştirilen toplantısında alınan somut kararlar doğrultusunda, Paris İklim Anlaşması’nın çerçevesi oluşturulmuştur.

Tarihsel süreçte, BM’in Paris’te gerçekleştirilen COP 21 toplantısında iklim değişikliği ile mücadele ve CO2 sınırlaması konusunda tüm ülkelerin desteğiyle onaylanan Paris İklim Anlaşması, çevresel ve ekolojik dengelerin korunması bağlamında önemli bir dönüm noktası oluşturmaktadır. Anlaşmayı Mart 2021 itibarıyla 191 ülke imzalamıştır. Ülkemiz 6 Ekim 2021 tarihinde anlaşmayı imzalayarak, BM sekretaryasına 11 Ekim 2021 tarihinde sunmuştur. 10 Kasım 2021 gibi anlamlı bir tarihte resmen yürürlüğe giren bu anlaşma ile Türkiye anlaşmayı imzalayan 192 inci ülke statüsüne kavuşmuştur.

Paris toplantısında alınan en önemli kararlardan birisi, CO2 ve Sera Gazı yayımından dolayı oluşan ısı artışının 2 C seviyesinde sınırlandırılmasıdır. İyimser bir senaryoya göre bu değer 1,5 C olarak belirlenmiştir. Sözkonusu artış için endüstri devriminin başlangıcı referans alınmaktadır; bu son derece iddialı hedefin gerçekleştirilmesi için,  17 kategoride yer alan Sürdürülebilir Gelişme Hedefleri (SDGs-Sustainable Development Goals) BM tarafından somut olarak belirlenmiştir. Sözkonusu hedefler fakirlik seviyesi ve açlık, sağlık, eğitim, eşitlik, temiz enerji, eko-kentleşme, Döngüsel ekonomik gelişme, toprak, su, yaşam kalitesi, barış, adalet, işbirliği, yenilikçilik ve iklim değişikliği alt başlıklarında gruplandırılmıştır.

Paris İklim Anlaşması çerçevesinde Ülke Bazında Belirlenen Katkılar (NDCs-Nationally Determined Contributions) konusu önem arzetmektedir. Belirlenen hedeflere erişmek için anlaşmaya taraf ülkelerin uluslararası çalışma grupları içerişinde yer alarak, gerekli çalışmaların hızla başlatılması ve gereklerinin yerine getirilmesi gerekmektedir.

Bilindiği üzere, Avrupa Birliği, uzun yıllar, çevreci direktifleri büyük bütçelerle hayata geçirmektedir. Paris İklim Anlaşması’nın yükümlülüklerinin yerine getirilmesi doğrultusunda ise kapsamlı ve iddalı  bir program Avrupa Birliği (AB) Yeşil Mutabakatı (EU Green Act)  başlığında hazırlanarak onaylanmıştır.

Paris İklim Anlaşması’na taraf olan ülkemiz de ise, AB Yeşil Mutabakatı’na uyumlu bir eylem planı hazırlanarak, bu alandaki çalışmalar başlatılmıştır.

Bu noktada vurgulanması gereken nokta, gelişmiş ülkeler konuya büyük kaynaklar ayırırken, kaynakların ve teknolojik kapasitenin düşük olduğu gelişmekte olan ülkelerde tam tersine bir trend yaşanmaktadır.

Gelişmekte olan ülkelerin hızla artan nüfusu ve enerji gereksinimleri bu durumu daha da zorlaştırmaktadır. Konunun ciddiyetinin farkında olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konseyi, endüstri devriminin ilk evrelerinden itibaren atmosferdeki kirlenmeden sorumlu sanayileşmiş ülkelerin desteğiyle 100 milyar dolarlık bir fonun oluşturulmasını Paris toplantısında kararlaştırmıştır. Fonun ağırlıklı olarak, gelişmekte olan ülkelerdeki zararlı gazların salımını önleyen temiz enerji ve verimlilik arttırma projelerinde kullanılması amaçlanmaktadır.

İklim değişikliğinin enerji ile olan bağlantısının değişik senaryolara göre formüle edilmesi ve çözüm planlarının BM nezdinde Paris Anlaşması ile desteklenmesi, Kyoto anlaşmasından sonra kaydedilen önemli gelişmelerden birisidir.

Paris Anlaşması iklim krizinde önemli bir dönüm noktasını oluşturması açısından önemlidir. Anlaşmayı imzalayan ülkelere önemli yükümlülükler getiren bu anlaşma, başta enerji sektörü olmak üzere bir çok sektörde yüksek maliyetli bir dönüşümü gerektirmektedir. Bu kapsamda özellikle anlaşmayı imzalayan gelişmekte olan ülkelerdeki mali yükün azaltılması için Finansal ve Teknoloji Transferleri dahil olmak üzere bir çok destekler ve mekanizmalar geliştirilmiştir.

 Yasal bağlayıcılığı olan bu anlaşma çerçevesinde ülkemiz özellikle CO2 ve diğer sera gazı emisyonunun azaltılması yönünde hedeflerini ve bu doğrultuda gerçekleştirilecek eylemlerin yol haritasını Ulusal Katkı beyanlarıyla birlikte BM Sekretaryasına sunması gerekiyor. Her beş yılda bir güncellenerek BM sekreteryasına gönderilmesi gereken Ulusal Katkı beyanlarına ek olarak, 2030 ve 2053 net sıfır emisyonuna erişim planlarının da sunulması gerekiyor. Ayrıca, her bir uygulama ile ilgili karbon ayak izinin niceliksel değerleriyle birlikte iklim değişikliği üzerine etkileri ve uyumluluk ile ilgili veriler katkı beyanlarında sunulacaktır.

Gelişmekte olan ülkeler tarafından sekreteryaya sunulan periyodik katkı beyanlarının teknik uzmanlar tarafından değerlendirilmesi ve gerekli önerilerin zamanında yapılarak desteklenmesi anlaşma tarafından garanti edilmektedir.

Yukarıda sunulan gelişmelerden anlaşılacağı üzere, dünyamız hızlı bir çevreci ekonomik kalkınma sürecine girmiştir. 250 yıl önce başlayan endüstri devriminin bir çok uygulamaları ve tabuları bu süreçte yıkılmak zorunda kalacaktır. Sürecin başarıyla yönetilmesi, ülkeler ve bölgeler bazında ve sonuçta dünyamız açısından önemli kazanımlarla sonuçlanacaktır.

Çevreci ,Yaşanabilir Akıllı Kentler

Dünyamız, iklim değişikliğinin olumsuz etkilerinin bertaraf edilmesi doğrultusunda önemli kararların alındığı yeni bir yüzyıla girmiştir. Bu yeni dönemde, fosil enerjisine dayalı enerji kaynaklarının temiz enerji kaynaklarına dönüşümünün hızla gerçekleştirilmesi, endüstri bölgelerinin ve kentlerin çevreci bir anlayışla, teknolojinin imkanlarının etkin kullanımı sayesinde,nüfus artışı ve iklim değişikliğinin etkileri göz önüne alınarak yeniden tasarımlanması konuları ön plana çıkmaktadır.

Çevreci ,Yaşanabilir Akıllı Kentlerin Tasarım Kriterleri

Akıllı kent tanımı literatürde oldukça yeni bir kavram olmasına rağmen, günümüzde Çevreci Döngüsel Ekonomi konularında yaygın olarak kullanılmaya başlanılmıştır ve önümüzdeki günlerde daha da yaygın olarak kullanılacaktır. Şehirlerin, özellikle bilişim teknolojisinin verdiği imkanlarla, geniş bir platformda entegre edilerek yönetildiği bu yeni şehirleşme modelinin merkezinde yaşam kalitesi yer almaktadır.

Kentlerin ne kadar yaşanabilir olduğunun ölçüleri akıllı kent kriterleriyle belirlenmektedir. Akıllı kent kriterlerini belirleyerek konumuzu geliştirmeye çalışalım;

Akıllı kentlerin temel kriterlerini kentin Ekonomik Kaynakları, İnsan Kaynakları, Yönetim Yetkinliği, Ulaşım ve İletişim Altyapısı, Çevresel Planlama, Yaşam Kalitesi ile ilgili Sağlık, Sosyal Aktiviteler, Eğitim ve Güvenli Yaşam gibi faktörler belirlemektedir.

Ekonomik Göstergeler:

Ekonomik kaynaklar kentin rekabetçilik düzeyini belirler ve aşağıdaki faktörler ekonomik gelişmişliğin en önemli göstergeleridir:

- Üretkenlik

- Girişimcilik potansiyeli

- Yenilikçilik potansiyeli

- Çevreci kentleşme modelinin gereksinimlerine göre değişim yeteneği

- İş bulma imkanları

- Yabancı yatırımların oranı

- Ekonomik imaj ve kenti diğer kentlerden ayıran markalar

İnsan Kaynakları Göstergeleri:

İnsan kaynakları ve iş gücü kalitesi, kentin insan profilini ve sonuçta karakterini belirleyen önemli bir kriterdir. İnsan kaynakları kentin kültürel dokusunu oluşturan yönüyle akıllı kentleşme modelinde ayrı bir öneme sahiptir. Konuya salt ekonomik yaklaşım yerine sosyal aktiviteler ve kültürel zenginlik açısından yaklaşıldığında, aşağıda sıralanan insan kaynakları göstergeleri önem kazanmaktadır.

- İş gücü yeterlilik derecesi

- Entellektüel Yapı

- Sosyal ve etnik çeşitlilik; diğer kültürlerin kabullenilme potansiyeli

- Yaşam boyu öğrenme potansiyeli ve gerekli programların erişilebilir olması

- İnsanların açık fikirli ve esnek oluşu; aykırı düşüncelere tolerans derecesi

Çevresel Göstergeler:

Akıllı kentlerde sürdürülebilir bir gelişme ancak çevreci kentleşme modeli ile sağlanabilir. Bu çerçevede değerlendirilmesi gereken kriterler:

- Altyapı sisteminin iklim değişikliğinin oluşturduğu olumsuz koşullar göz önüne alınarak       rektifikasyonu ve kentin genişleme planının akıllı kent tasarım kriterlerine göre gerçekleştirilmesi

- Katı ve sıvı atık yönetimi başta olmak üzere çevresel koruma ve çevresel kirliliğin azaltılması çalışmalarının seviyesi

- Doğanın ve ekolojik sistemin korunması ve geliştirilmesi çalışmaları

- Kentin temizliğinin üst düzeyde sağlanması,

- Çevreci temiz enerji kaynaklarının kullanım seviyesi

- Temiz su gibi sınırlı kaynakların verimli olarak kullanılması ile ilgili projeler

Yönetim ve Kontrol Göstergeleri:

Akıllı kentlerin yönetimi konusu geniş ölçekli karmaşık bir entegrasyonu gerektirdiği için, kent yönetimi mevcut zorlukları kaliteli insan kaynakları ve iletişim teknolojisinin verdiği olanaklarla aşabilmektedir. Bu noktada uzman kadroların katılımının etkin olarak sağlandığı Entegre Proje Yönetimi ve aşağıda sunulan esasları ön plana çıkmaktadır.

- Servis ve hizmet odaklı bir yönetim anlayışının etkinleştirilmesi ve yöneticilerin entegre   proje yönetimi esaslarına göre eğitimi

- Otomasyonun ağırlıklı olarak kullanıldığı akıllı şehirlerin yönetiminde, yöneticilerin otomasyon konularında yeterli vizyona sahip olmaları ve mevcut teknik kadroların bu konudaki yeterlilik derecesi

- Şeffaf yönetim ve finansal sorumluluk

- Vizyon ve vizyona uygun stratejilerin geliştirilmesi ve uygulanması yeteneği

- Kaynakların verimli kullanılması; arz ve talebin verimli olarak doğru ve hassas bir zamanlamayla karşılanabilme derecesi

- Karar mekanizmasının her kademesinde ilgili paydaşların katılım derecesi

- Toplum ve sosyal servislerin zenginliği

- Acil durum yönetimi ve önlemlerin alınma hızı ve uygulama derecesi

İletişim ve Ulaşım Göstergeleri:

Akıllı kentlerin iletişim ve ulaşım konularında akıllı bir altyapı ile donanımı ve bu donanımın etkin bir biçimde yönetimi son derece önemlidir. Konuyla ilgili önemli göstergeler:

- Ulaşım ağının  modernize edilerek yaygınlaştırılması ve temiz enerji teknolojilerine dayalı taşıtların gereksinimlerine göre ulaşım altyapısının oluşturulması

- Servis güvencesi; entegre edilmiş sistemlerin aksamadan çalışması

- Kentin lojistik altyapısının gelişmişliği

- Bilgiye ve hizmetlere kolay erişilebilirlik

- Uluslararası ağlara bağlantı potansiyeli ve erişilebilirlik; Internet, akıllı ağlar gibi

- Elektronik ve iletişim altyapısının genişliği

- E-Yönetim uygulamalarının zenginliği ve erişilebilirliği

- Sistemlerin güvenilirliği ve özel ferdi bilgilerin korunması

Yaşam Kalitesi Göstergeleri:

Şüphesizki akıllı kentlerin tasarımında nihai amaç yaşam kalitesinin her alanda arttırılmasıdır. Bu kapsamda yaşam kalitesinin en önemli göstergeleri:

- Sosyal ve kültürel olanaklar

- Rekreasyon alanlarının çeşitliliği

- Temiz çevre, hava ve su

- Gıda sektöründe hijyen koşullarının kontrolü

- Sağlıklı beslenme bilincinin seviyesi ve organik ürünlerin yerel üreticiler vasıtasıyla yaygınlaştırılması

- Sağlık Sistemine erişim kolaylığı

- Kentin güvenilirlik derecesi

- Eğitim olanakları ve erişilebilirlik derecesi

- Turist ağırlama, bilgilendirme ve yönlendirme servislerinin kapasitesi

- Her gelir seviyesi için konut edinme imkanları ve kolaylıkları

- Koruyucu yardım programları

- Mutluluk endeksi

Akıllı kentlerin puanlaması yukarıda değişik alanlarda sunulan göstergeler baz alınarak yapılmaktadır. Dünyada ve özellikle Avrupa Birliği’nde kentlerin derecelendirilmesi konusu son yıllarda önemli bir konu olarak gündemde yerini almaktadır. Bu puanlar sonuçta kentlerin tanıtımı ve hak ettikleri konuma gelmeleri açısından önemlidir.

Ülkemizde de bu tür çalışmaların yapılması gereklidir. Böyle bir çalışmada çok az tanınan Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerinin sıralamada üst seviyelerde yer alacağını bekliyorum.

Avrupa Birliği’nde orta ölçekli kentler için yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre Lüksemburg, Finlandiya, İskoçya, Fransa’nın bazı şehirleri ilk sıralarda yer almaktadır. Balkan ülkelerinden Yunanistan dahil bazı ülkelerin derecesi de iyi bir konumdadır. Ülkemiz bu derecelendirmede yer almamaktadır.

Avrupa Birliği Akıllı Kentler Paydaşları Platformu (Smart Cities Stakeholder Platform):

Bu noktada akıllı kentler konusunda Avrupa Birliği kapsamında oluşturulan bir platformdan bahsetmek istiyorum. Platformun belirlediği 10 yıllık program incelendiğinde, Avrupa Birliği’nde bu konuda gerçekleştirilen çabaların boyutları daha iyi anlaşılacaktır.

Platformun ana hedefi akıllı kentler ile ilgili yenilikçi gelişmeleri teşvik etmek ve yönlendirmek olarak özetlenebilir.

Bu kapsamda teknoloji sağlayıcıları, tasarımcılar, finansçılar ve akıllı kentler konusunda uzman stratejistler bir araya getirilerek, yenilikçi çözümlerin geliştirilmesi ve Avrupa Birliği çerçevesinde şeffaf bir biçimde hayata geçirilmesi amaçlanmaktadır.

Platform bu amaçla, ‘Temel Yenilikler’ (Key Innovations) olarak tanımlanan bir değerlendirme kriteri oluşturmuştur. Akıllı şehirler ile ilgili tüm projeler ‘Temel Yenilikler’ kriterlerine göre hazırlanmakta ve sunulan projeler bu kriterlere göre değerlendirilerek seçilmektedir.

Akıllı kentler ile ilgili sunulan yeniliklerde aranılan temel kriterler Basitlik, Uygulanabilirlik, Kullanılabilirlik ve Ekonomikliktir. Burada vurgulanması gereken nokta teknolojik yeniliklerin tek başına yeterli olmayışı ve sunulan önerilerin yukarıdaki dört kriteri, kabul edilebilir seviyede, karşılaması gereğidir.

Başvurularda ve seçimlerde şeffaf bir yolun izlendiği bu platformda, projeler önce teknik çalışma gruplarına ve teknik elemeyi geçtikten sonra finansal çalışma gruplarına gönderilmektedir. Finansal açıdan uygun görülen projelere mevcut destek fonları önerilerek, projelerin fonlandırılmasına geçilmektedir.

Platform çerçevesinde, akıllı kentler ile ilgili kabul edilen projelerdeki temel yenilikler, ana başlıklar altında aşağıda verilmiştir;

- Binalarda Enerji verimliliğini sağlamak için yenilikçi malzeme seçimi

- Entegre edilmiş enerji yönetimi, akıllı sayaçlar

- Akıllı enerji dağıtım ağları, enerji depolama sistemleri

- Yenilenebilir enerji kaynaklarının akıllı sensörler ile sanal ortamda entegrasyonu

- Enerji kaybını azaltan çözümler, hedef sıfır kayıplı sistemler

- Temiz enerjiye dayalı taşıtların (metro, elektrikli taşıtlar, bisikletler gibi) kullanıldığı, entegre edilmiş akıllı taşıma servisleri ve altyapısı

- Atıkların yeniden değerlendirilmesi ve sıfır atık projeleri

- ICT altyapısının geliştirilmesi ve bu altyapıya entegre uygulamalar

- Kentin lojistiği ile ilgili akıllı çözümler

- İlk yardım konularındaki yenilikçi uygulamalar

- Trafik sistemlerinin akıllı yönetimi

- Trafik akışının iyileştirilmesi ve temiz enerjiye dayalı taşıma sistemlerinin ana hatlara entegrasyonu

Avrupa Birliği çerçevesinde oluşturulan bu platform sayesinde, yukarıda verilen alanlarda önemli projeler geliştirilmiş ve uygulanmıştır. Platform önümüzdeki on yıl içerisinde bir yol haritası belirleyerek, faaliyetlerini hızla devam ettirmektedir. Bu konudaki ayrıntılı çalışmalar platform web sayfasından sağlanabilir.

Avrupa Birliği ülkelerinin çevreci ekonomik gelişme modeli ile hızla ilerlediği bu dönemde, ülkemizde de benzer çalışmaların hayata geçirilmesinin gerekliliği şeffaf bir biçimde görülmektedir.

Akıllı kentler ile ilgili yenilikçi uygulamalar bir çok alanda benzerlikler gösterse de, her kentin kendi yerel koşullarından kaynaklanan gereksinimler itici bir rol oynamaktadır.