HER YIL YAKLAŞIK 300 BİN KİŞİ KALP HASTALIĞI TANISI ALIYOR

     Dünya Kalp Federasyonu tarafından 2000 yılından itibaren her yıl 29 Eylül'de tüm dünyada kutlanan Dünya Kalp Günü dolayısıyla önemli bilgiler aktaran DoktorTakvimi Kardiyoloji uzmanlarından Doç. Dr. Habib Çil, kalp ve damar hastalıklarının Türkiye'de ölüm nedenlerinde ilk sırada yer aldığını ve yüzde 40 civarında seyrettiğini belirtiyor. Her yıl yaklaşık 300 bin kişinin kalp hastalığı tanısı aldığını söyleyen Doç. Dr. Habib Çil, her 2,5 dakikada bir kişinin kalp ve damar hastalığı nedeniyle hayatını kaybettiğini ifade ediyor.

 Türkiye'de tüm dünyada olduğu gibi kalp ve damar hastalıklarının ölüm nedenlerinde ilk sırada yer aldığını ve yüzde 40 civarında seyrettiğini belirten DoktorTakvimi Kardiyoloji uzmanlarından Doç. Dr. Habib Çil, “Bunlar sırasıyla koroner arter hastalığı, kalp yetersizliği, serebrovasküler (inme, beyin kanaması) hastalıklardır. Ülkemizde her yıl yaklaşık 300 bin kişi kalp hastalığı tanısı almaktadır. Ne yazık ki her 2,5 dakikada bir kişi kalp ve damar hastalığı nedeniyle kaybedilmektedir” diyor.

Özellikle gelişmiş batı ülkelerinde kardiyovasküler hastalıklardan korunma konusunda yeterli bilinçlenme sayesinde hastalığın nispeten gerilediğini söyleyen Doç. Dr. Habib Çil, bu ülkelerde ölüm nedenleri arasında kardiyovasküler hastalıkların kanserlerin ardından ikinci sıraya gerilediğini ancak Türkiye'de halen ölümlerin en sık nedeninin kardiyovasküler hastalıklar olduğunun altını çiziyor.

Bireylerin yaşam tarzı risk faktörü olabilir

Kalp hastalıklarının risk faktörleri arasında hipertansiyon, diyabet, yüksek kolesterol, sigara, aile öyküsü, erkek cinsiyet ve sedanter (hareketsiz) yaşamın sayılabileceğini anlatan Doç. Dr. Habib Çil, “Bu risk faktörleri içerisinde değiştirilebilir risk faktörleri dediğimiz risk faktörleriyle mücadele özellikle önem arz etmektedir. Bunlar bireylerin yaşam tarzıyla doğrudan ilişkilidir. Bunlar tütün kullanımı, yüksek tuz ve karbonhidrat içerikli beslenme, hareketsiz yaşam ve stres yönetimindeki eksikliktir. Bu faktörlerin sadece kalp hastalarında değil, belki de daha çok henüz kalp hastası olmamış bireylerde düzeltilmesi toplum sağlığı açısından önem arz etmektedir” ifadelerini kullanıyor.

Kalp hastalıklarının teşhisinde diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi hastanın şikayetlerinin detaylı bir şekilde dinlenmesinin ve kapsamlı bir fizik muayenenin kritik bir role sahip olduğunu belirten Doç. Dr. Habib Çil, “Ardından elde edilen bulgulara göre basit veya komplike tetkiklere ihtiyaç duyulabilir. Basit tetkikler noninvaziv (kansız) olup başlıca EKG, ekokardiyografi, efor testi, ritm ve tansiyon holter gibi poliklinik şartlarında yapılan tetkiklerdir. Buradan elde edilen veriler teşhis için yeterli görülürse hastanın tedavisi planlanabilir. Şayet daha ileri tetkik ihtiyacı olursa daha komplike testlere başvurulabilir. Bunlar genellikle koroner BT anjiyografi, kardiyak MR, miyokart sintigrafisi, kontrast EKO, stres EKO ve koroner anjiyografidir” diyor.

“Artık neredeyse vücudun tüm damar sistemine yönelik müdahaleler yapabiliyoruz”

Hekimlerin öncelikli amacının hastalıkların önlenmesi konusunda bireylere ve tüm topluma rehberlik etmek olduğunu söyleyen Doç. Dr. Habib Çil, bu bağlamda en ideal tedavinin hastalığa giden süreci ortadan kaldırmak olduğunu vurguluyor ve şunları ifade ediyor: “Kalp hastalıklarının hemen hemen tamamı onyıllar boyunca göz ardı edilen risk faktörlerinden kaynaklanır. Dolayısıyla yüksek tansiyon, yüksek kolesterol, diyabet ve sigarayla mücadele ulusal sağlık politikamızın en önemli unsuru olmak durumundadır. Gerek damar tıkanıklıklarında gerekse de kapak hastalıklarında elimizdeki teknolojik imkanlar ve son 20 yılda edindiğimiz tecrübeler cerrahi gereksinimini büyük ölçüde azaltmıştır. Artık günübirlik hastane yatışlarıyla uygulanan anjiyografik girişimsel tekniklerle hastalarımız gerek damar gerekse de kapak problemlerini çözebilmekteyiz. Önceleri biz kardiyologlar temel olarak kalp damarlarına yönelik işlemler yaparken, artık neredeyse vücudun tüm damar sistemine yönelik müdahaleler yapabilir durumdayız. Bunlar arasında bacak damarları, beyin damarları, aort damarı, bağırsaklarımızı besleyen damarlar, ürogenital sistemi besleyen damarlar sayılabilir. Aynı şekilde kapak hastalıklarında da neredeyse kalbin dört kapağına da kasıktan girilerek sunulabilen tedavi seçenekleri mevcuttur. Ancak yine de halen cerrahi tedavi gerektiren damar ve kapak problemleri var. Bunun kararı da genellikle yetkin merkezlerde konseylerde detaylı şekilde tartışılarak verilmektedir.”

“4-5 ilaçla elde edebileceğimiz yararı egzersizle elde edebiliriz”

ULU ÖNDER ATATÜRK ANTALYA’DA TÖRENLE ANILDI ULU ÖNDER ATATÜRK ANTALYA’DA TÖRENLE ANILDI

Egzersizin kalp damar hastalıklarıyla mücadelede en etkin, en ucuz ve en kolay uygulanabilen faktörlerin başında geldiğini belirten Doç. Dr. Habib Çil, “Uygun bir şekilde yapıldığında belki 4-5 ilaçla elde edebileceğimiz yararı egzersizle elde edebiliriz. Tansiyonun dengelenmesi, kalp hızının makul seviyede tutulması, kan şekerinin düşürülmesi, yüksek lipit seviyelerinin engellenmesi, kilo kontrolü gibi sayısız faydasının yanında anksiyete, stres ve depresyonla mücadelede de son derecede faydalıdır. Bunların tamamı kalp hastalıklarının önlenmesi ve tedavisinde kritik role sahip faktörlerdir” şeklinde konuşuyor.

Sağlıklı bir kalp için: Düzenli uyku, dengeli beslenme

Kalp sağlığı için alınacak tedbirlerin dönem dönem kilo vermek veya kolesterolü düşürmek amaçlı yapılan diyet ve egzersiz çabalarından ziyade yaşam tarzının tümden değiştirilerek kalıcı hale getirilmesi esasına dayandığının altını çizen Doç. Dr. Habib Çil, “Günlük 30-45 dakikalık egzersiz periyotları, düzenli uyku, dengeli beslenme, stresle başa çıkma yöntemlerinin uygulanması sağlıklı bir kalp için olmazsa olmaz tedbirlerdendir. Ayrıca risk faktörlerinin yoğunluğuna göre gerekirse 30'lu yaşlardan itibaren kardiyolojik değerlendirmeden geçilmesi erken tanı için göz önünde tutulmalıdır” diyor.

Editör: ADEM AYDIN