Genel

ESKİ MADEN SAHALARI, BİLİM VE TEKNOLOJİYLE DOĞAYA YENİDEN KAZANDIRILACAK

     YK Enerji, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında akademisyenlerin katılımıyla 'Eski Maden Sahalarının Rehabilitasyonu' başlıklı bir panel düzenledi. YK Enerji Genel Müdürü Erol Demir, 2025 yılı sonuna kadar 1200 hektarlık eski maden sahasının rehabilite edilerek doğaya yeniden kazandırılacağını söyledi.

YK Enerji, 11 Kasım Milli Ağaçlandırma Günü kapsamında Yeniköy Elektrik Santrali Konferans Salonu'nda akademisyenlerin katılımıyla 'Eski Maden Sahalarının Rehabilitasyonu' başlıklı bir panel düzenledi. Teknoloji ve Sürdürülebilirlik İletişimcisi Sertaç Doğanay'ın moderatörlüğünde düzenlenen panele, Türkiye Tabiatını Koruma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Koç, İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kumral,  Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Taki Güler, Dokuz Eylül Üniversitesi Maden Mühendisliği Bölümü'nden Prof. Dr. Çağatay Pamukçu ve YK Enerji'nin proje danışmanı Doç. Dr. Sultan Gündüz katıldı.

'2025 YILI SONUNA KADAR 1200 HEKTARLIK ALAN AĞAÇLANDIRILACAK'

    Panel öncesinde etkinliğin açılış konuşmasını gerçekleştiren YK Enerji Genel Müdürü Erol Demir, 2025 yılı sonuna kadar 1200 hektarlık eski maden sahasının rehabilite edilerek doğaya yeniden kazandırılacağını söyledi ve sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemiz ve şirketimiz için oldukça anlamlı bir günü yaşıyor ve cumhuriyet tarihimizin en büyük doğaya geri kazandırma projelerinden birine başlıyoruz. Bugün ağaçlandırma çalışmalarına başladığımız yer olan Hüsamlar maden ocağı, 40 yıl önce ilk kömürün çıkarıldığı alanlardan biri. Bu bizim için ve Türkiye madenciliği için bir milat. Ömrünü maden sahası olarak tamamlayan bu alanı doğaya yeniden kazandıracağız."

'TOPLAM 250 BİN FİDAN DİKİLECEK'

   Demir, uzun bir yol yürüyeceklerini ve kararlı olduklarını dile getirerek süreci bilimsel bir noktaya taşımak ve paydaşları sürece katmak için kendilerine rehberlik edece danışmanlar seçtiklerini dile getirdi. Demir, “Bu yolda TTKD ile yürüyecek olmak bize yol gösterici olacaktır. Hali hazırda 8 bin fidanı toprakla buluşturduk. 2023 yılında ağaçlandırılacak 63 hektarlık saha için toplam 250 bin fidan dikilecek. Önümüzdeki yıl hedefimiz ise 500 hektardan fazla alanın ağaçlandırılmasıdır. 2025 yılı sonuna kadar toplam dikilecek bitki ve ağaç sayısı ise 3 milyondan fazladır" ifadelerini kullandı.

'DENETLEME GÖREVİNİ ÜSTLENDİK'

   YK Enerji'yi rehabilitasyon sürecinde tam yetki ile izleyecek ve raporları şeffaf bir şekilde kamuoyu ile paylaşacak olan TTKD Yönetim Kurulu Başkanı Ali Rıza Koç, “TTKD olarak doğru yapılanı desteklemek, yanlış olanı söylemek misyonumuz var. Türkiye'de maalesef rehabilite edilen maden sayısı çok az, YK Enerji'nin başlattığı bu projeyi bu nedenle çok önemli buluyoruz. Ülkemiz için bir örnek olacağına inandığımız projenin takipçisi olduk ve denetleme görevini üstlendik. Her ay bilim kurulundan uzmanlarımız sahaya gelerek inceleme yapacak, rapor hazırlayacaklar. Bunu da kamuoyu ile paylaşacağız" açıklamalarında bulundu.

'HALKI BİLİNÇLENDİRMELİYİZ'

    Ülkelerin gelişmişlik düzeyinin kişi başına tüketilen enerji ile ölçüldüğünü, uygarlığın ise madencilik sayesinde geliştiğini belirten İstanbul Teknik Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Mustafa Kumral, tüm dünyada en fazla 7-8 kilometre derinlikte yapılabileceğini, dünya ortalamasının 2,5 kilometre, Türkiye'de ise 250 metrede madencilik yapıldığını söyledi.  “Ülke olarak mermercilik, taş ocakçılığı ve belli bölgelerde kömür madenciliği yapıyoruz. Birkaç bakır ocağımızla da övünüyoruz. Oysa dünyada tespit edilmiş 70 elementin 60'ı ülkemizde bulunuyor" diyen Prof. Dr. Kumral, madencilik ve çevrenin birbirine zıt olarak gösterilmesinin doğru olmadığını belirtti. Kumral, sözlerine şöyle devam etti: “Bu kısır döngüyü çözmeliyiz, halkı bilinçlendirmeliyiz. Madenleri işleteceğiz; bunu yaparken de yeni nesil çevre teknolojileriyle çalışacağız. Maden projesi yaparken çevre mühendisliği, iklim mühendisliği, rehabilitasyon süreçlerini yönetecek disiplinlerle birlikte hareket etmeliyiz."

'MADEN ATIKLARINDAN YENİ MALZEMELER ÜRETİYORUZ'

   Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nden Prof. Dr. Taki Güler, günümüzde madenciliğin çevresel etkilerinin en aza indirilmesi için teknolojinin kullanılması gerektiğini belirtti. Prof. Dr. Güler, “En önemli konulardan biri, maden atıklarının teknolojiyle değerlendirilerek dönüştürülmesi. Bir diğer konu ise madenlerle üretilen ürünlerin ömrünü tamamladıktan sonra atık haline gelmemesi ve döngüsel ekonomiye kazandırılması. Biz üniversitede mermer atıklarını, krom atıklarını değerlendiriyor ve daha katma değerli hale getiriyoruz. Bu atıkları farklı endüstrilerde kullanabiliyor, yeni ürünler üretebiliyoruz" dedi.

'İZLEME VE BAKIM BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR'

   Maden ocaklarının rehabilitasyonunun farklı aşamalardan oluştuğunu belirten Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Çağatay Pamukçu, ilk olarak ekosistem envanterinin iyi belirlenip ardından sahanın stabilitesinin sağlanması gerektiğini dile getirdi. Prof. Dr. Pamukçu, atıkların bertaraf edilmesi, su akış yolları ve drenaj kanallarının ıslahı ve toprak yönetiminin de mutlaka yapılması gerektiğini vurguladı. Bölgenin coğrafi ve iklim koşullarına uygun olarak ağaçlandırılması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Pamukçu, “İklim koşulları ve sahanın yapısına göre, 1-2 yıl izleme ve bakım da büyük önem taşıyor. Başarısız olan dikimlerin yenilenmesi, yabani otların türemesinin önüne geçilmesi gerekiyor. Tüm bu çalışmaların doğru bir şekilde hayata geçirilmesiyle başarılı bir rehabilitasyon mümkün" ifadelerini kullandı.

'REHABİLİTASYON PROJESİ DOĞANIN ÖNCELİKLERİNE GÖRE TASARLANDI'

   Rehabilitasyon projesinin danışmanlığını yapan Doç. Dr. Sultan Gündüz, YK Enerji ile başladıkları rehabilitasyon çalışmasının, 2025 yılı sonuna kadar uzanacağını söyledi. “Müdahale edilen her alanda bir etki bırakılıyor, bu etkiyi de doğanın kendi mekanizmalarıyla çözüme kavuşturmak gerekiyor" diyen Doç. Dr. Gündüz, konuşmasına şöyle devam etti: “Bu projede çevresel sürdürülebilirlik ilkelerini uyguladık. Projenin doğanın ve bölge halkının ihtiyaçlarını karşılaması gerektiğine inanıyoruz. Ekosistem restorasyonuna bakış açısının yeniden sorgulandığı bir sürece adım attık. Özellikle şunu belirtmek isterim ki bitkiler de bir sosyolojiye sahip. Her bir bitkinin çevresindeki diğer bitkiye kattığı yaşamsal bir değer var. Yani, burada sadece bir ağaçlandırmadan değil, büyük bir ekosistemden bahsediyoruz."