TURİST PROFİLİ OLARAK: DİJİTAL GÖÇEBELER
Seyahat etmeyi ve yeni yerler keşfetmeyi seviyorlar. Ancak seyahat tarihlerini ve süresini belirlerken, yıllık izinlerine ya da takvimlerindeki tatillere göre hareket etmek zorunda değiller. Çünkü onlar çalışma alanlarını da gittikleri yerlere taşıyorlar. Kim mi onlar?
Bu tanım; bir çalışma alanından bağımsız; bir ofise, bir şehre hatta bir ülkeye bağlı kalmaksızın, İnternet üzerinden, uzaktan çalışan ve seyahat etmeyi seven insanlar için kullanılıyor. Onlar, alışılagelen “kurumsal iş yaşamı” ölçütlerinin dışında çalışıyor; çalışma yerleri gibi çalışma saatlerini de kendileri belirliyorlar. Serbest ya da diğer çevrimiçi çalışanlardan farklı olarak; konumlarını seçerken, bir çalışma alanına ya da aileye yakınlık gibi özellikler aramıyorlar. İlgi çekici buldukları, hobilerini daha rahat gerçekleştirebilecekleri, farklı kültürler tanıyıp, daha çok eğlenebilecekleri yerlerde çalışmayı seviyorlar. Bu yer kendi evlerinden binlerce kilometre uzakta ortak paylaşımlı bir ofis de olabiliyor, kiralık bir ev, bir kafeterya, karavan ya da bir plaj da… Tek ihtiyaçları internet erişimi.
Seyahat tutkuları nedeniyle sıklıkla “maceraperest” olarak tanımlanan dijital göçebeler; aslında kendi iş disiplinlerini oluşturmuş, konularında uzman, teknik bilgili ve iyi eğitimli profesyoneller. Yazılım mühendisliği, grafik tasarım, yazarlık, pazarlama, çevrimiçi öğretmenlik, sosyal medya yöneticiliği, dijital içerik üreticiliği, çevirmenlik gibi iş kolları ilk akla gelenler olmakla birlikte; bugünün teknolojisi kendilerine; mimarlıktan danışmanlığına çok sayıda mesleği uzaktan yürütme imkanı sunuyor.
OFİSİNİ SIRTINDA TAŞIYANLARIN SAYISI 2035’TE 1 MİLYARI BULACAK
Dijital göçebe terimi ilk kez 1997 yılında karşımıza çıkıyor. Japon bilgisayar bilimci Tsugio Makimoto ile gazeteci David Manners’ın birlikte yazdıkları “Digital Nomad” (Dijital Göçebe) kitabında; teknolojinin gelişiminin çalışma hayatımıza etkisi konu ediliyor. İnsanların, iletişim alanındaki gelişmelerle birlikte; zaman ve mekan kısıtlamalarından kurtulacağı, doğal seyahat dürtüsüne uygun daha özgür bir yaşam süreceği öngörülüyor. Bu iki fütürist tahminlerinde haklı çıkıyorlar ve teknolojinin etkisiyle dijital göçebelerin sayısı günden güne hızla artıyor.
Yapılan araştırmalar; 2019 yılında Dünya çapında etkili olan Covid-19 pandemisinin bu ivmeyi yükselttiğini gösteriyor. Salgınla birlikte ilk kez uzaktan çalışma imkanlarını keşfeden çoğu kişinin tekrar geleneksel çalışma düzenlerine dönmek istemediği ve böylelikle ofisini sırt çantasında taşıyanların sayısının yaklaşık üç kat arttığı belirtiliyor. Dijital göçebelerin paylaşım platformu olan Nomad List’e göre; bugün dünyada yaklaşık 40 milyon dijital göçebe bulunuyor ve 2035 yılında bu sayının 1 milyarı bulacağı tahmin ediliyor.
COĞRAFİ ARBİTRAJDAN FAYDALANIYORLAR
Pandemi sonrasında, dünyaca ünlü pek çok holding ve şirketin, hibrit ve uzaktan çalışma iş modelini kalıcı hale getirmesi; dijital göçebelerin iş alanlarını genişletmekle birlikte; hala büyük çoğunluğu kendi girişimlerini (start-up) hayata geçirmeyi tercih ediyor. İyi eğitimli ve teknik bilgili profesyonellerin oluşturduğu bu çalışan grubunun yıllık geliri de oldukça yüksek. Statista’ya göre, bir dijital göçebe yılda 50 bin ila 250 bin Amerikan Doları arasında kazanıyor. Kazançları ile yaşayabilecekleri en refah hayatı yaşamayı felsefe edinmiş olan dijital göçebeler; ekonomideki ifadesiyle “coğrafi arbitrajı” kullanıyor, yaşam kalitelerini yükseltmek için düşük maliyetli yerlere seyahat ediyorlar. Bu davranış sayesinde finansal açıdan rahatlıyor, çalışma saatlerini azaltabiliyor ve özel yaşamlarıyla hobilerine daha fazla zaman ayırabiliyorlar.
Özgürlük ve esneklik arzusuyla çalışacakları konumu Dünya haritası üzerinden seçme eğiliminde olan dijital göçebeler; genellikle turist vizesiyle hareket ediyor. Ülkeden ülkeye değişiklik gösteren turist vizeleri, kendilerine bir yerde 30, 60, 90 günlük konaklama imkanı tanıyor. Günübirlik çıkışlarla bu süreyi uzatabiliyor olsalar da; turist vizesi ile çalışmaları yasadışı bir faaliyet oluyor. Oturma ve çalışma izni alamadıkları için pek çok sosyal haktan da mahrum kalıyorlar.
ÜLKELER DİJİTAL GÖÇEBELERİ KENDİLERİNE ÇEKME YARIŞINDA
Teknoloji kuşanmış, iyi eğitimli, yüksek gelirli ve hacmi hızla büyüyen bu topluluğun farkına varan ülkeler; dijital göçebeleri topraklarına çekmek için onlara çeşitli kolaylıklar sunuyorlar. Döviz harcayan, kültür ve bilgi birikimiyle gelişime katkı sağlayan bu grubun konaklama sürelerini uzatmak da ülkeler için büyük önem taşıyor. Bunun için de Birleşik Arap Emirlikleri’nden Almanya’ya pek çok devlet, dijital göçebelere özel vize uygulama yoluna gidiyorlar. Bugün “dijital göçebelik vizesi” veren ya da yakın zamanda uygulamaya koyacağını bildiren 42 ülke bulunuyor. Çalışma ve yaşam koşulları ile dijital göçebelerin radarına takılan ülkemiz; maalesef henüz bu ülkeler arasında bulunmuyor.
Dijital göçebelik vizesinin kapsamı, sunduğu imkanlar ve başvuru şartları ülkeden ülkeye değişiyor. Bu vize için dijital göçebelerden; uzaktan çalıştıklarını ve gelir seviyelerini kanıtlamaları ya da seyahat sigortalı olmaları beklenebiliyor. Başvuru ücretleri 150 ila 5000 Amerikan doları arasında değişiyor. Vize dijital göçebelere; farklı sürelerde çalışma veya oturma izni, vergi muafiyeti ya da indirimi gibi çeşitli olanaklar sunuyor. Kimi ülkeler dijital göçebelik vizesi sahiplerine kalacak yer ve paylaşımlı ofis gibi kolaylıklar sunarken, kimi ülkelerin hava yolları da bilette indirim yapıyor.
DİJİTAL GÖÇEBELER TÜRKİYE’NİN DE GÜNDEMİNDE
Dijital göçebeler konusu, sürdürülebilirlik arayışında olan turizm sektörümüzün de birkaç yıldır gündeminde. Hem turizm profesyonelleri ve akademisyenler; konaklama süresi diğer turistlere göre daha uzun olan ve bulunduğu bölgeye hem kültürel hem de ekonomik katkısı bulunan bu turist profilini ülkemize çekmenin yollarını konuşuyor. Türkiye’de bu beyin fırtınalarının ilerisine geçen ilk turizm hareketi ise Muğla Valiliği ve Muğla İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden geldi. Güney Ege Kalkınma Ajansı desteği ile çalışmalarına başlanan “Dalyan Digital Nomads Destination” projesi ile bölgenin; dijital göçebeler için cazip hala getirilmesi planlanıyor. Akademisyen Elif Salihoğlu’nun önderliğinde, ulusal ve uluslararası ortaklarla yürütülen “Göçebe” adı altında bir proje daha çalışmalarına başlamış durumda. Dünyadaki dijital göçebeleri bir araya getirmeyi amaçlayan bu projeyle de, topluluğun ihtiyaç duyduğu çalışma ortamı ve olanaklarına sahip destinasyonlar oluşturuluyor.
“SEÇİMLERİNİ BELİRLEYEN UNSURLARA DİKKAT ETMELİYİZ”
Konuyla ilgili görüşlerini aldığımız IFITT Türkiye Başkan Yardımcısı ve Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi Dekan Yrd. Doç.Dr. E. Ozan Aksöz; dijital göçebeleri ülkemize çekmek için, ilk olarak grubun ihtiyaçlarına yönelik geliştirmeler yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Ülke, bölge ya da işletme ölçeğinde yapılan tanıtımlarda da topluluğun seçimlerini belirleyen unsurların öne çıkarılmasının önemine değiniyor. Dijital göçebelere yönelik yapılması gerekenlerle ilgili olarak Aksöz şu önerilerde bulunuyor:
“Dijital göçebelerin dikkatini ülkemize çekmek istiyorsak öncelikle; seyahat edecekleri yeri nasıl seçtiklerine dikkat etmeliyiz. Dijital göçebeler tercih edecekleri ülkedeki vergi uygulamaları, sağlık sigortaları, güvenlik, yaşam koşulları gibi unsurlara dikkat ederler. Örneğin; web tabanlı büyük e-ticaret şirketlerinden malzeme sipariş edip edemeyeceklerini ya da sağlık tesislerinden hangi şartlarda faydalanabileceklerini bilmek isterler. Sigorta koşulları, vergi sistemi ve benzeri konuları kendileri için açık ve anlaşılır kılmak gerekir. Konaklama seçeneklerinin bolluğu ve her türlü segmentte hizmet veren otellerin olması da önemli. Uygun çalışma ortamları sunulmalı, bağlantı alt yapısını mümkün olan en üst düzeyde olmalı. Tüm bunlarla birlikte, Dijital Göçebe Vizesi uygulamaları geliştirmeli ve kendilerini güvende hissetmelerini sağlamalıyız.”
TANITIMDA KÜLTÜREL ZENGİNLİĞİMİZİ ÖNE ÇIKARMALIYIZ
Tanıtım ve pazarlamada, ülkemizin finansal olarak istikrar ve uygunluğunu gösteren unsurları öne çıkarmamızın önemini vurgulayan Aksöz; “Tanıtımlarda, yaşam kalitesi, aktivitelerin bolluğu, kira ve sigorta fiyatlarının belirli oranlarda olması, hızlı ve aksamayan internet erişimi gibi unsurları vurgulamalıyız. Ülkemiz adına kültürel açıdan çeşitliliğimizi vurgulamalı; cömert misafirperverliğimizi, tarihi zenginliğimizi ve mutfağımızı öne çıkarmalıyız. Bunlarla birlikte göçmen dostu topluluklar ile bağları da sağlamlaştırmalı; dijital göçebelerin ülkemizdeki sosyal hayat, seyahat ve konaklama ile ilgili olumlu deneyimlerini paylaşmalarını sağlamalıyız.”
DİJİTAL GÖÇEBELİK IFITT TÜRKİYE KIŞ OKULU’NDA MERCEK ALTINA ALINDI
Dijital göçebelik Şubat ayının başında Alanya’da gerçekleştirilen IFITT Türkiye Kış Okulu’nun da gözde konularından biri olmuştu. Etkinlik süresince konunun tüm paydaşları ve detaylarıyla ele alındığını belirten Doç.Dr. E. Ozan Aksöz ; “IFITT Kış okulunun mottosu “Turizm Teknolojileri Gözünden İklim Krizine ve Seyahate Yeni Bakış Açıları” idi. Bu anlamda son derece seçkin eğitimcilerimiz, dijitalleşme ve turizme ilgi duyan katılımcılara; turizmde sorumluluk, sürdürülebilirlik, sosyal psikoloji, kültürel miras ve bu bağlamda da dijital göçebelerin turizmdeki yerine özgü konularda bilgi veren ufuk açıcı eğitimler verdiler. Dijital göçebeler konusu açısından bakarsak sadece turizmciler değil, şehir plancıları, enerji yöneticileri, yazılımcılar, mühendislik bilimleri, insan kaynakları firmaları, kreatif ekonomilerle ilgilenenler, araştırmacılar, sorumluluk bilinciyle konuya ilgi duyan tüm paydaşlar ilgi gösterdi. Dijital göçebelerin ülkeye çekmek için turizm ve teknoloji merkezinde markalaşma ve yeni araştırma ve geliştirme konuları ve uygulamalı örnekler ele alınmıştı” dedi.