BİR’İ BİLMEYEN KİŞİ BİN’İ HİÇ BİLMEZ

   Az’ın kıymetini bilmeyen kişi çok’un değerini hiç bilemez.

   Az bir malın, servetin, iyiliğin değerini bilmeyen kişiler, büyük bir servetin iyiliğin kıymetini bilemez.

Bazı insanlar kendilerine yapılan küçük büyük iyiliklerin kıymetini anlamazlar ve bilemezler. Sanki iyilik yapanların ‘ bir zorunluluğu var ‘ gibi düşünürler. İnsanların sonradan karşı tarafı ‘ nankör, vefasız ve duyarsız ‘ gibi suçlamadan önce iyilik yapılacak kişiyi iyi anlamak ve ondan hiç bir karşılık beklemeden hatta fazla kişisel ilişki kurmadan sessiz kalmayı çok uygun olacaktır. İyilik için en iyi yol iyilik yapan ile iyilik yapılanın birbirini görmemesidir. Atalarımızın “ sadaka taşı ” günümüzde “ askıda ekmek ve diğer askıda kahve vs. gibi uygulamalar en iyi yöntemler sayılabilir. Eski insanlar “ iyilik yap denize at balık bilmezse “ haluk( yaratan) bilir “ derler.

   Bir Çin Atasözünde “ iyilik gübre gibidir, siz onu etrafa saçınız, ihtiyacı olan onu bulur” denir.@öne çıkar

   Foto: Doğu Karadeniz Çay Bahçeleri-Selma Sabanoğlu

ATALARIMIZ; “ADAM ADAMDIR OLMASA DA PULU, EŞEK EŞEKTİR OLMASA DA SEMERİ ÇULU”

Bazı insanlar zengin veya kültürlü olmasa da “ genetik ve aile görgüsü “ nedeniyle adam gibi adamdırlar. Kırsal kesimde hiç okuması yazması olmadığı halde insan ilişkileri konusunda bir filozof gibi yaşlı insanlarımız vardır. İnsanın değeri kılık kıyafetle, zenginlikle artmaz ama insanlar ilk karşılaşmalarda kişinin giyimine, görüntüsüne önem verirler. Yoksulluk kişinin değerini azaltmaz, insanlıktan anlamayan kişiler yoksul insanların içindeki insanlığa göremez ve anlayamaz.

Yine bir atasözümüzde; eşeğe altın semer vursan da eşek eşektir’

   Günümüz insanı zenginliğe ve görüntüye önem verdiği için “ adam gibi adamlar “ toplum içinde kaybolmuşlardır.

ATALARIMIZ; “ELDEN YİYEN BÖRKMÜŞ, KESEDEN YİYEN ÇÖKMÜŞ” DERLER

Devamlı çalışan, üreten ve kazanan kişiler hep kazanırlar ama çalışmayan dededen, babadan kalan mallar veya para ile geçinen kişilerin servetleri ve paraları çabuk biter.

Birkaç göbekten zengin olan ailelerde genelde 3.kuşak kişiler miras kalan mallar nedeniyle kendini yormak, çalışmak veya bir meslek edinmek istemezler. Bu kuşak nasıl emekle kazanıldığını bilmeden atadan kalan malları satarak geçinir hatta servetleri bitirebilirler. Hayatta “ mal veya servet değişimi “ genelde 3.kuşak sayesinde olur. Daha önceki dönemlerde mal veya servet sahibi olmayan fakir ailelerden gelen, durmadan çalışarak, kazanıp tasarruf eden ailelerin torunları da bu servet değişim sırasında büyük oranda mal sahibi olurlar. Hayatta 1. kuşak yemeden içmeden çalışır, kazanır ve biriktirir. 2. Kuşak aile büyüklerinin çabalarını görürler, onunla birlikte yaşarlar onlarda babadan gördüğünü devam ettirir kalanın üzerine mal veya servet eklerler. 3. Kuşak çalışmaz dedenin/ babanın biriktirdiğini harcar. Servet edinmede hiç teri, emeği ve görgüsü bilgisi olmadığından dededen gelen miras serveti “ piyango” gibi kabul eder ve kolay harcar.

   Dedenin, babanın kıyıp harcayamadığı paralar ve servetlerin kolay harcanması nedeniyle başka fakir aileler de kazanmaya ve para/ servet biriktirmeye başlarlar. Hayat çarkları böyle durmadan döner gider, servetler, makamlar el değiştirerek hayat süreci devam eder. Etrafımıza gören gözlerle bakarsak mal ve servetlerin nasıl değiştiğini açıkça görürüz.@takipçi

VURUN KAHBEYE !

Eski dönemlerde, müslüman bir ülkede nikahsız olarak erkeklerle birlikte olan bir kadın fuhuş nedeniyle “ recm” yani taşlanarak öldürme cezasına çarptırılmış ve bir meydana kadın elleri ve gözleri bağlı olarak oturtulmuş etrafında erkekler ellerinde taşlarla lider kişinin “ vurun cemaat “ demesini bekliyordu.

Erkekler vahşi hayvanlar gibi bağırıyorlardı;

- Vurun şu kahveye!.. Öldürün onu!

O sırada kadın canhıraş bir sesle lider kişiye ve kalabalığa seslendi;

- Tamam suçumu kabul ediyorum, beni öldürebilirsiniz ama sizden bir ricam var bana ilk taşı “ günahsız bir erkek atsın “!.

O sırada büyük bir sessizlik oldu ve erkekler ellerinde taş olan ellerini yavaş yavaş yere indirdiler ve arkalarını dönerek gitmeye başladılar.

Lider kişi bağırdı;

- Cemaat nereye gidiyorsunuz, bu kahve cesasız mı kalacak ?. Hiç kimse bu çağrıyı duymak istemedi ve kadın neydanda tek başına kaldı, lider kişi ellerini çözdü ve kadına;

- Senin cezanı Allah versin “ dedi ve yürüdü gitti.

Günümüz insanı o kadar harama ve günaha bulaştı ki bu gün neredeyse günahsız insan kalmadı gibi düşünüyorum.@takipçi