BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE KAŞ ARITMA TESİSİ

   BİLİNMEYEN YÖNLERİYLE KAŞ ARITMA TESİSİ

   ÇUKURBAĞ YARIMADASINDA DOĞA İÇİNDE GİZLENEN TESİSİ YAKINDAN GÖRDÜM

   Kaş Arıtma Tesisi Nisan 2007 tarihinde inşaatı bitirilerek hizmete açılmıştır.

   Önce Kaş Belediyesine ait olan ve işletilen ve ilçenin Büyükşehir kapsamına girmesinden sonra ASAT"a devir edilen ve günümüzde ASAT tarafından yönetilen Kaş Arıtma Teesisi"nin yerini ve nasıl çalıştığını birçok insan bilmez. Sadece Çukurbağ Yarımadası yolundan geçenler bir koku hissettiklerinde burada bir tesis olduğunu anlarlar. Kaş Arıtma Tesisi Nisan 2007 tarihinde inşaatı bitirilerek hizmete açılmıştır. Tesis 2018 yılında tümüyle bir revizyon görmüş, fiziki değişimler yapılmış ve yeni bölümler eklenmiştir. 2019 yılında Çerçiler ve Çukurbağ Yarımadasından yapılan yeni bağlantılar ile tesisin yükü artmıştır.

Tesisin 36.000 kişinin atık suyunu arıtacak kapasitededir. Tesise gelen atık kirli su ortalama % 98,6 oranında temizlenerek denize verilmektedir.

Denize deşarj olan nokta karadan 237 metre uzaklıkta ve denizin 28 m. derinliğindedir. Tesise bağlı semtlerden 2 terfi noktasından devamlı çalışan motopompalarla önce Kaş Balıkçı Barınağındaki ana terfi istasyonunda toplanan atık su oradan İnceboğaz Semtindeki terfi istasyonuna oradan da ana tesise basılmaktadır. Kaş Limanı-Balıkçı barınağında bulunan katı atık ve pisliklerin filtre edilen kısmı önce bir havuzda toplanmakta ve günlük olarak işçiler tarafından elle temizlenmektedir. Tesiste ASAT"a bağlı 8 kişi vardiyalı sistemle 24 aralıksız görev yapmaktadır. Tesis internet ortamında Çevre ve Şehircilik Bakanlığı merkezine bağlı olarak çalışmaktadır. Anlık olarak bütün bilgiler bakanlığın sitesine gönderilmektedir. Arıtma değerleri ile bir sorun olduğunda bilgisayar ortamında yeşil zemin üzerine yazılan değerlerin zemini kırmızıya dönmekte, mühürlü bulunan numune alma makinası hemen durumu genel merkeze bildirmektedir. Tesise ilçeden gelen atık sun önce filtreleme, sonra havalandırma,sonra çökertme havuzlarında birkaç işlem gördükten sonra rengi beyazlamış olarak denize verilmektedir. Ayrıştırma havuzunda atık su içerisindeki katı maddeler otomatik çalışan makinalar tarafından dışarıda hazır bekletilen Tır kasasına aktarılmaktadır. 24 saatte dolan tır kasasındaki katı atık maddeler Korkuteli ilçesindeki " bertaraf etme " tesislerine taşınmaktadır. Tesiste günlük kullanım saatlerine bağlı değişimler nedeniyle saniyede 50-90 litre atık su arıtılarak denize verilmektedir. Tesise dışarıdan dikkatle bakılmadan görülmeyecek bir koyda yemyeşil ağaçlıklı, park gibi gözüken bir koyda gizlenmiş gibidir. Etrafa dikilen dev ağaçlar tesisin uzaktan kötü görünümünü tamamen gizlemektedir. Arıtılan suyun denize aktığı yer kıyıdan çıplak gözle görülmektedir. Orada deniz suyunda daire şeklinde bir kabarcıklı alan vardır. O bölgedeki suyun rengindeki değişikliğin arıtılmıs sudaki yoğun klordan kaynaklandığı bilgisini edindim.

   Tesiste gördüğüm otomasyon sistemi nedeniyle denizde kirlilik ve bakteri oluştuğuna dair efsane gibi söylentilerin her zaman çok doğru olmayabileceğini düşünüyorum.

DİN SAVAŞLARI

 Bin yıllardır din savaşlarının yaşandığı komşu Ortadoğu coğrafyasında bütün eski hesaplar yeniden açılmış ve intikam savaşları başlamıştır. Komşudaki yangın belki bize sıçramıyacak ama bizi ve geleceğimizi etkileyecek bizi bilinmeyen geleceğe ve tesadüflere götürecektir. Hayat bitmeyen ve bilinmeyen bir yoldur. Her canlı burada geçici bir yolcudur. Kendini vazgeçilmez ve kalıcı sanan herkese hayat gereken dersi muhakkak verir. Arkadan gelen insanlar bu “ dersi görmez veya görmek istemez”.

“Hayat uzun ince bir yoldur, ihtiyacın olan şeyi bulmak için iyi niyetle yola düştüğünde muhakkak onunla buluşursun. Ayrı coğrafya ve kültürlerin, ırkların, dinlerin, mezheplerin kişileri de olsak bile tüm insanların duyguları aynıdır. “

(Hakan Mengüç- Hiç Bir Karşılaşma Tesadüf Değildir kitabından alıntıdır)

İNSANLIK OLARAK ÖYLE BİR DÖNEME GİRİYORUZ Kİ

İnsanlık olarak öyle bir döneme giriyoruz ki, insanlar var olan şeyi görmeyecekler, gürültüyü duymayacaklar, ortalık yangın yeri olsa bile insanlar hiç bir şey olmamış gibi yaşamaya çalışacaklar.

İnsanların zeka sahibi, eğitim nedeniyle daha akıllı olmalarına rağmen " aklı kullanma " konusunda sıkıntılar vardır. Yaşanan toplumsal olaylar; siyasetçilerin algıları, geçirilen salgın hastalık sonra ortaya çıkan yeni hayat düzeni,ekonomik ve sosyal sorunlar insanlığı sarmıştır. İnsanların tek derdi, hayatta kalmak, kendi işine bakmak, kendisinin dışındaki olaylara gözünü; kulağını, vicdanını kapatmaktır. Hayatta yalnızlaşan ve geleceği güveni azalan insanlar, beton veya taş duvardan kale gibi binalarda, demir kapılar arkasında yüzlerce kamera ile yaşamak zorundadır. Dünyanın cehennemi sayılan Ortadoğu bölgesinde bin yıllardır bitmeyen din savaşları komşularımızı ve etrafımızı yangın yerine çevirmiştir. Bizim toplumun bunu görecek ve düşünecek hali yok. Herkes kendi derdinde, eskilerin kötü ata sözünü doğrular gibi :

- Altta kalanın canı çıksın, bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın ! demek istiyor.

Günümüzde o kadar gereksiz konuyu büyüttük, yapay sorunlar yarattık. Rahmetli cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel"in dediği gibi ; meseleyi yapmazsanız ortada mesele kalmaz "

Günümüzde meseleleri o kadar mesele yaptık ,yüzlerce yapay mesele ortaya çıkardık ki ki,her yer mesele oldu ama artık " kurtar bizi baba " diye bağıracağımız baba siyasetçiler kalmadı. Allah bu millette önce akıl,fikir versin,gerisi kendiliğinden halledilir diye düşünüyorum.

NE BEKLİYORSUN

Hamile bir kadın kocasına sorar: "Ne bekliyorsun, erkek mi, kız mı?" " ”

Kocası cevap verir: "Erkek olursa ona matematik öğreteceğim, beraber egzersiz yapacağız, balık tutmayı öğreteceğim vs. " ”

Gülen kadın sorar: "Ya kız olursa? " ”

Koca gülümser ve der ki, "Kız olursa ona hiçbir şey öğretmem gerekmez. "O bana her şeyi öğretecek: nasıl giyineceğimi, nasıl yiyeceğimi, ne söyleyeceğimi ve ne söylemeyeceğimi. Çok yakında benim için ikinci bir anne gibi olacak ve özel bir şey yapmadan bile beni her zaman kahramanı olarak görecek. Ona hayır dediğimde anlayacak ve yine de gelecekteki kocasını benimle kıyaslayacak. Kaç yaşına gelirse gelsin, her zaman ona küçük prensesim gibi davranmamı isteyecek. Benim için dünyaya karşı savaşacak ve eğer biri beni incitirse, onları asla affetmeyecek. “

Biraz meraklanan kadın sorar: "Bütün bunları kızın yapar da oğlun yapmaz mı? " ”

Koca dedi ki, "Hayır, hayır! Benim oğlumda yapabilirdi ama zaman geçtikçe öğrenmek zorunda kalacak Öte yandan kızlar doğuştan gelen niteliklerle doğarlar. Kız babası olmak her erkek için gerçek bir gururdur. “

Sonra kadın dedi ki, "Ama sonsuza kadar bizimle olmayacak. “

Kocası nazik bir şekilde cevap verir: "Evet ama biz her zaman onun yanında olacağız, kalbinde, nereye giderse gitsin. " ”

Kızlar melektir... Sonsuza dek koşulsuz sevgi ve ilgiyle doğarlar.

Kız çocuğu olduğu için şanslı olan tüm babalara gelsin.

Cengiz Balık

SABIRLA KORUK

Eskiden insanlar “sabırla koruk evlenmişler helva olmuş “ derlerdi. Günümüz insanı sabır kelimesini unutttular. Halbuki sabreden kişi aklı ve gücü oranında her şeyi yapar, sonucu zamana bırakır. Bazen zaman olayları hiç tahmin edemediğimiz noktaya gelir. İşte buna “sabrın sonu selamet “ denilir. Eskiden buna Allah’a havale etmek “ tevekküle” bırakmak denilirdi. Günümüz insanı aceleci ve sabırsızdır. Başkalarında gördüğü şeyin hemen kendisinde olmasını isteyen insanlar sorunlar; istekler için sabır etmeyi, işi zamana bırakmayı unuttular. İstekleri hemen olmayan genç insanlar bunalıma girip aile içinde ve toplumda sorun çıkarmaktadırlar. Biz çocukluğumuzda narı çok bulamazdık, her köyde nar bulunmazdı. Çevremizde nar Pınarbaşı ve Doğantaş Köyünde yetişirdi. Başka köylerde yoğun nar bahçeleri yoktu. Nar yerken hiç bir tanenin yere düşürülmemesi önemliydi. Son yıllarda ülkenin her yerinde nar bol miktarda yetiştiğinden narın çok büyük bir önemi kalmamıştır. Artık günümüzde ; “Çarşıdan aldım bir tane eve geldim bin tane “bilmecesini bilen çocuk bile kalmadı.