Antalya Ticaret ve Sanayi Odası (ATSO) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar, "Türkiye her ne kadar uzun vadede tarımsal üretimini artırıyor olsa da rekabet üstünlüğünü koruma, kendine yeterlilik ve dış ticaret konusunda güç kaybediyor. Üstelik kendi ülkemizde, kendi ürettiğimiz ürünleri pek çok Avrupa ülkesindekinden daha pahalıya tüketiyoruz. Bu gidişata bir son verilmesi gerekiyor" dedi.

ATSO'nun oda binasında gerçekleştirilen eylül ayı olağan meclis toplantısının açılışında konuşan meclis başkanı Ahmet Öztürk, Türkiye'nin ilk 500 sanayi kuruluşu arasında yer alan Antalya firmalarını tebrik etti. Toplantıda ekonomik değerlendirmede bulunan ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Ali Bahar, Türkiye ekonomisinin 2023 yılının ilk çeyreğinde yüzde 3,8 büyüdüğünü hatırlattı. Büyümenin üretimden değil, tüketimden geldiğini belirten Bahar, "İkinci çeyrekte devlet dışındaki tüm şahıs ve işletmelerin harcamaları reel olarak yüzde 15,6 arttı. Devletin harcamaları ise yüzde 5,3 yükseldi. Yatırımlar yüzde 5,1 büyüdü. İhracat ve ithalat ise daraldı. Üretim tarafına döndüğümüzde sanayi sektörünün yüzde 2,6 daraldığını, tarımın yüzde 1,2 ve hizmetlerin yüzde 6,4 büyüdüğünü görüyoruz. Sanayi sadece son veride daralmadı. Tam 9 aydır sanayi sektörü küçülüyor ve bu bizi son derece üzüyor. Hepimiz bu ülkenin sanayisiz büyüyemeyeceğini, böyle bir büyümenin sürdürülebilir ve istikrarlı bir büyüme olamayacağını biliyoruz. Bizim ülke olarak sanayi öncülüğünde büyümeye ihtiyacımız var" diye konuştu.

Ekonomide ihracat desteklenirken iç piyasaya üretim yapan firmaların gözden kaçmaması gerektiğini belirten Bahar, şunları söyledi:"Çünkü hedef pazarlarımızdaki zayıf büyüme nedeniyle, önümüzdeki aylarda ihracat, iç piyasaya bir alternatif olmayacak. 2024'te ekonomideki Orta Vadeli Programda belirtilen ihracat artışı hedefi dolar bazında yüzde 4'ün altında. Yani ihracat aşağı yukarı yerinde sayacak. İhracat büyümezken, iç piyasayı daraltmak çok sayıda firmanın kapanmasına neden olabilir. Bunun için biz kademeli bir yavaşlama, KOBİ'leri ayakta tutan bir ekonomi politikasından yanayız. Sizler de yakinen izlediğiniz gibi son aylarda, kurdaki yükselişi frenlemek için yürürlüğe konan ancak ülke ekonomisi için büyük bir kambura dönüşen Kur Korumalı Mevduat uygulamasının kademeli sonlandırılmasına yönelik adımlar atılıyor. Geçen hafta 6 aydan kısa vadeler için karşılık oranları yüzde 25'e çıkarıldı. Bunu da önemli ve pozitif bir gelişme olarak görüyoruz."

TOBB ANTALYA KGK: “HAKLI ŞİDDET OLMAZ” TOBB ANTALYA KGK: “HAKLI ŞİDDET OLMAZ”

İki hafta önce ekonomide 2024-2026 Orta Vadeli Programın açıklandığını kaydeden Bahar, katma değeri yüksek, inovatif bir sanayi üretimine yönelmek gerektiğini söyledi. 2 yılda cari açığın çok hızlı yükseldiğini dile getiren Bahar, "Bu yıl GSYH'nin yüzde 4'ü kadar açık bekleniyor. 2024 sonunda yüzde 3,1 açık hedefleniyor. Seçici kredi politikaları ile tüketim malı ithalatını kontrol altında tutup, hammadde ve yatırım malı ithalatının devamı sağlanmaya çalışılacak. Burada önemli bir konu da kurun yükselmesine izin verilmesi. Son iki yılda bu yapılmadığı için ithalatta çok yüksek artışlar yaşandı. Kurun 2023'te ortalama 23,9, gelecek yıl ortalama 36,8 TL olacağı tahmin ediliyor. Yani beklentiler gerçekleşirse, yüzde 54 civarında bir kur artışı olacak gibi görünüyor" dedi. 

Bahar, ekonomide Orta Vadeli Programda tarım reformu yapılması, sağlam gıda politikası uygulanması gerektiğinin altını çizdi. Tarım sektörünün 4 milyon 700 bin çalışan ile ülkedeki toplam istihdamın yüzde 15'ini oluşturduğunu aktaran Bahar, şunları söyledi: "GSYH'nin yaklaşık yüzde 6,5'i tarım sektörü üretiminden geliyor. Sayıları bir kenara bırakalım. Aslında tarım sektörü, Türkiye açısından en stratejik, en hayati sektörlerin başında geliyor. Özellikle küresel ısınma nedeniyle su kaynaklarının azaldığı son yıllarda tüm ülkeler kendi tarım sektörlerini korumak ve geliştirmek için radikal kararlar alıyor. Orta Vadeli Programda tarımın ağırlıkla işlenmesi, işte tam da bu sebeptendir. Türkiye her ne kadar uzun vadede tarımsal üretimini artırıyor olsa da rekabet üstünlüğünü koruma, kendine yeterlilik konusunda ve dış ticaret konusunda güç kaybediyor. Üstelik kendi ülkemizde, kendi ürettiğimiz ürünleri pek çok Avrupa ülkesindekinden daha pahalıya tüketiyoruz. Bu gidişata bir son verilmesi gerekiyor. İşte geçen hafta açıklanan kararlar bu nedenle önemli."

Avrupa'da euro bölgesi ekonomisindeki zayıflığın Türkiye için önemli bir dezavantaj olduğuna dikkati çeken Bahar, şöyle konuştu:  "Çünkü daha düşük büyüme, daha az tüketim artışı ve dolayısıyla daha düşük ithalat artışı anlamına geliyor. Biz, ihracatımızın yüzde 40'ını 100 milyar dolar ile bu ülkelere yapıyoruz. Almanya 21 milyar dolarla en çok ihracat yaptığımız ülke. Antalya ve civarı için baktığımızda Almanya'ya bu bölgeden yapılan ihracat 190 milyon dolar civarında. Hollanda'ya 120, İtalya'ya 82, Fransa'ya 60, İspanya'ya 50 milyon dolara yakın ihracat yapıyoruz. Bizim bölge olarak ihracatımızda Avrupa'nın payı Türkiye geneline göre daha düşük. Bu nedenle Avrupa'daki yavaşlamadan biraz daha az etkileniyoruz. Ancak bizim için daha büyük bir risk var. O da turizm. Geçen yıl Avrupa'dan 22 milyondan fazla yabancı turist ağırladık. Bunların önemli bir kısmı Antalya'ya geliyor. 2023'ün 7 ayında Avrupa'dan gelen turist sayısı yüzde 9 artarken, diğer bölgelerden gelen turist sayısı yüzde 25'in üzerine artmış durumda. Gelecek yıl da buna benzer bir durum görebiliriz."

Aksu ilçesinde belediye tarafından araç kiralama firmalarının ruhsatlandırılması sürecinde araç başına 5 bin lira ücret belirlenmesine tepki gösteren Bahar, "Rent a car firmalarıyla alakalı ciddi uğraş içindeyiz. Rent a car firmalarının ruhsat sorunu hakkında ilgili belediyelerle istişarede bulunduk. Sonrasında da ruhsatlandırılması konusunda Kepez, Konyaaltı, Muratpaşa Belediyesi ile önemli adımlar attık. Aksu Belediyesi araç başına 5 bin lira ücret belirledi. Bunu her sene başka rakama evireceği şekilde belirledi. Sektörümüzün bu konuda rahatlatılmasını istiyoruz. Bu alma ver parasıdır, kabul etmiyoruz" dedi. 

Editör: ADEM AYDIN