Türk Milleti tarih boyunca vatanını korumak, milletçe birlik ve beraberliğini sağlamak, milli ve manevi değerlerine sahip çıkmak için tarihin her dönem inde savaş meydanlarında hiç çekinmeden seve seve ölüme meydan okumuştur.
15 Temmuz 2016 yılında da bu aziz millet devletimize karşı kalkışılan hain darbe girişimine maruz kalmıştır. Ancak aziz milletimizin duyarlılığı ve kararlılığı karşında bu darbe girişimi sonuçsuz kalmıştır. Aziz milletimiz kararlı ve dik duruşu ile bir kez daha dış mihraklı karanlık ellerin emellerine dur demesini bilmiş ve halkımız tankların önünde ezilerek ölmeyi dahi göze alarak adeta bizlere tarih önünde bir kez daha kahramanlık destanı yaşatmıştır. Üzülerek söylemeliyim ki 249 vatandaşımızı şehit verdiğimiz, 2196 vatandaşımızın da gazi olduğu bu kutlu yürüyüşte ülkemiz bir kez daha karanlık günlerin ve kaosun eşiğinden dönmüştür.
İnşallah bir daha böylesine darbeleri ve de darbe teşebbüslerini ülkemiz ve aziz milletimiz yaşamaz. Millet olarak ta buna asla müsaade etmeyeceğiz. Bu millet ne çekti ise bu askeri darbelerden çekmiştir. Geçmiş tarihimize şöyle bir baktığımızda askeri kaynaklı 27 Mayıs 1960 darbesi, 12 Mart 1971 Muhtırası, 12 Eylül 1980 darbesi maalesef bizleri 20-30 gerilere götürmüş, demokrasimiz sekteye uğramış, insanlar kutuplaştırılmış, ülke siyasi ayrıştırmalara maruz bırakılmış, asılsız suçlamalarla yüzlerce insan işkenceler görmüş, gencecik insanlar ölüme gönderilmiş, ekonomik sıkıntılar had safhaya çıkmıştır. Demokrasimiz zayıflatılmış ve ülke karanlık zor günler yaşamıştır.
Bundan dolayıdır ki öncelikle geçmiş tarihimizi iyi öğrenmeli ve ülkemiz için her türlü tehlikeyi bertaraf etmeye hazırlıklı olmalıyız. FETÖ/PDY yapılanması ülkemizde 40 yılı aşkın sürede kendisini iyi kamufle ederek sinsice devlet içine sızmış, kendisini din kisvesi altında göstererek sözde kendilerince haklı bir zemin yaratarak İslami ve dini kuralları insanlarımızın saf inançlarını kullanarak siyasi ve iktisadi amaçlarına ulaşmaya çalışan bu FETÖ/PDY yapılanması nihayetinde bu darbe teşebbüsüne kalkışması sonucu ortaya çıkarılmışlardır. Sadece din istismarıyla değil aynı zamanda dış mihrakların yardımıyla bizlerin en zayıf yönümüz olan dini inanç ve geleneklerimizi güya ıslah ederek dinimizi kendi amaçları ve çıkarları doğrultusunda yorumlayarak bunu da çok iyi kullanarak başarmayı amaçlamışlardır. Öyle ki bundan tam 40 yıl öncesinden kendilerine has okul ve yurtlar kurarak Anadolunun kırsalındaki zeki ve gariban çocukları elde edip kendi okul ve yurtlarında barındırma ve okutma karşılığında onların beyinlerini yıllarca din kisvesi altında yıkayıp vatanımıza ve milletimize karşı fitne ve fırsat tohumları ekerek onları geleceğin yöneticileri ve askerleri yaparak ülkemizde devletimize karşı korkunç bir sonu hazırlamayı plânlamışlardır. 17-25 Aralık 2013 tarihi ile başlayan bu süreç nihayetinde 15 Temmuz 2016 tarihinde yapılan sonu hüsranla biten bir kalkışma ile son bulmuştur. 15 Temmuzda bu aziz ve sağ duyulu millet elbette vatanına, devletine, bayrağına sahip çıkmasını bilmiştir. Bundan sonrasında da sahip çıkmasını bilecektir. Birliğimizi ve bütünlüğümüzü muhafaza etmek uğruna şehitler vererek, gazi olarak ülkemizin dört bir tarafında oluşan coşkunun ve kararlılığın istikrara dönüşmesi için elbette bizlere büyük sorumluluklar düşmektedir.
Bundan sonrasında da bizlere düşen görev ülkemizdeki siyasi çekişmeleri ve ayrışmaları aşarak güven bunalımını çözmeli, söz konusu devletin bağımsızlığı ve vatanın bölünmez bütünlüğü olduğunda her sorun ve çekişmeler bir kenara atılarak dış mihraklara karşı bir bütün olmayı milletçe öğrenmeliyiz.
Yaşananlardan ders alarak vatanımızın, devletimizin, milletimizin ve bayrağımızın bekası için 15 Temmuz "Diriliş Ruhunu" her daim yüreğimizde, aklımızda diri tutarak yaşatmayı bir görev bilmeliyiz.
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE..!